KANDIRA’DAN DERLENEN BAZI DEYİMLER Doç.Dr. Kenan ACAR

Önceki yazılarımdan birinde Kandıra’dan derlenen atasözleri üzerinde durmuştum. Bu yazıya kaynaklık eden yayının (Ömer Âsım Aksoy vd.; Bölge Ağızlarında Atasözleri ve Deyimler, 4. Baskı, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2009) ikinci cildinde Kocaeli’den derlenmiş 691 söz bulunuyor. Bunlardan 531’i Muzaffer Uyguner, 160’ı Emin Uyguner tarafından derlenmiş. İlk baskısı 1971 yılında yapılan bu eserde Kandıra’dan derlendiği belirtilen on dokuz atasözünü bahsettiğim yazıda ele almıştım. Bu defa Kandıra’dan aynı kişiler tarafından derlenen kırk dört deyimi vereceğim.

Bu deyimlerden yirmi beşinin açıklaması eserde verilmiş. Bu deyimler ve açıklamaları şunlar:

Arabadan soğan indirir gibi. (Merasimsiz.)

Bakladan kiraza kadar yaşamak. (Küçük bir şeyle sevinmek.)

Başı götü bir. (Her yanı eşit.)

Bir yana bir taş dikmek. (Karara varmak.)

Bostanları sulamak. (İşemek.)

Burguculara dönmek. (Kararmak.)

Deli misin, Deliler köyünden misin? (Saçmalayanlara karşı söylenir.)

Dolmaya da gelmek, sarmaya da. (Her işe yaramak.)

Islanmış tavuğa dönmek. (Suspus olmak.)

Kar dağından kar bağışlamak. (Olmayacak bir şey için söz vermek.)

Lafa canı sıkılmak. (Yersiz konuşmak.)

Macuncu fırıldağı. (Dönek.)

Nane dikeni batmak. (Önemsiz bir acıyı büyütmek.)

Ocağa yakın olan ısınmak. (En çok yarar sağlanacak yerde bulunmak.)

Osurukla boya boyamak. (Bir işi baştan savma yapmak.)

Oyun bozan, götü borazan. (Oyunda mızıkçılık yapanlar hakkında kullanılır.)

Öküzün bıçağa baktığı gibi bakmak. (Kinle bakmak)

Sidikli fışfış, kukusu (armudu) pişmiş. (Yatağa işeyen çocuklarla alay için kullanılır.)

Sidikli şişe, okkası beşe. (Yatağa işeyen çocuklarla alay için kullanılır.)

Su yerine sakız vermek. (Olmayacak bir iş yapmak.)

Tantuna gitmek. (Ne olduğu bilinmemek.)

Vurmadan oynamak. (Çok korkak olmak.)

Yaş yere yatmak. (Aldanmak.)

Yelken kurutmak. (Dinlenmek.)

Yüreği sürmek. (İshal olmak.)

Kalan on dokuz deyimin açıklaması yapılmamış. Bunlardan sadece biri, “kursağı kaynamak” deyimi, Derleme Sözlüğü’nün Türk Dil Kurumu genel ağ sayfasındaki güncel sürümü olan Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü’nde yer alıyor: “Kursağı kaynamak”: Midesi ekşimek (Cumalıkızık-Bursa)

Kandıra’dan derlenen diğer on sekiz deyimin açıklaması orada da yok. Bunlardan bazılarının (on birinin) açıklamasını da biz yapalım:

Deriye yüzüp bıçağı kuyrukta kırmak” deyimi, bir işi tam başarıyla sonuçlandırmak üzere iken önemli bir hatâ yapıp bitirememek anlamında kullanılsa gerek. Yetersiz malzemeyi değerlendirerek güzel bir ürün ortaya çıkaranlar, “Ekten saptan, deli kıza kaftan” deyimini söylüyor olmalı. “Hangi bakkala tıraş oldun?” sorusunu, traşını beğenmediğimiz kişilere değişik biçimlerde soruyoruz zaten. Halk konuşurken önüne sonuna bakmaz, dümdüz söyleyiverir. Bu derlemede bulunan ancak açıklaması yapılmayan “İnadım inat, kıçım iki kanat” sözünü çoğumuz duymuşuzdur. Aşırı yaygara yapan kişilerin bu hareketi için “Kuyruğu yanmış köpek gibi bağırmak”, beklenmedik durumlarda şaşkınlığı ifade etmek için ise “Malkara Keşan, hoppala paşam” deyimleri kullanılmaya elverişlidir. “Taşın kökünü yemek” deyimini önüne konan yemeği beğenmeyenlere hitaben “Taşın kökünü ye!” şeklinde kullananlarımız vardır. “Varken har har, yokken hır hır” deyimi, bende elindekini savurganca kullanıp yokluğunda bu durumdan yakınan, günlük yaşayan, hesapsız kitapsız insan çağrışımı yapıyor. “Yavaş salla torbayı düşürürsün” ve “Yavaş söyle küçük dilini yutarsın” deyimleri; dayanaksız, temelsiz konuşup abartarak kendini övenlere söylenebilecek gibi duruyor. “Yedi deliler, hep bize geliler” ise sürekli nasıl davranacağını bilmeyen kimselerle karşılaştığı için bu şanssızlığından yakınanların kullanabileceği bir deyim sanki…

Kandıra’dan derlenen şu yedi deyimden bazılarının anlamı ve hangi durumlarda kullanıldığı hakkında bir tahminim olmakla birlikte kesin bir fikrim yok:

“Alımı tez”,

“Bitmedi bostan, olmadı karpuz”,

“Dipli bucaklı”,

“Isırgan daladı, ebegümeç yaladı”,

“Nazlı hanımın büzme çırağı”,

“Sandıktaki sırtında, sepetteki karnında”,  

“Tuzsuz helva gibi sallanmak”   

Onları da bu yazıyı okuyanlara bırakıyorum…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir