Cumhuriyet Fazilettir- Fahri SAĞLIK

Cumhuriyet Fazilettir

Türk Milletinin bağımsızlığının en büyük sembolü olan Cumhuriyet’in kuruluşunun 98. Yıldönümünü kutlamanın millet olarak büyük heyecan ve gururunu yaşamaktayız. Cumhuriyet’in ilanı şanlı tarihimizdeki en önemli dönüm noktalarındandır. Parçalanarak paylaşılmak istenen bir imparatorluktan genç bir cumhuriyet kurulacaktı. Tüm ulusları şaşırtan, benzer kaderi paylaşanlar tarafından örnek alınan muhteşem bir destan yazıldı. 29 Ekim 1923 yılında cumhuriyet kuruldu. Cumhuriyetin nasıl kurulduğunu bilemezsek nasıl korunacağını da bilemeyiz.

Cumhuriyet pek çok kişinin her şey bittiği dediği günlerdeki kahramanların hürriyet, bağımsızlık ve mukaddesatına sarsılmaz bir inancın ürünüdür. Çoğumuz “Cumhuriyet fazilettir” sözünü hatırlarız. Oysa bu sözün devamında “ … Cumhuriyet yönetimi faziletli ve namuslu insanlar yetiştirir.” denilmektedir. Aslında bu Mustafa Kemal Atatürk’ün vasiyetlerinden biridir. 25 Ağustos 1924, henüz Cumhuriyet kurulalı bir yıl bile olmamışken Atatürk yeni nesilleri yetiştirme görevini muallimler birliği kongresinde “Muallimler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür, nesiller ister” sözü ile öğretmenlere veriyor.

Arapça bir kelime olan “fazilet” sözcüğü dürüstlük, merhamet, alçak gönüllülük, yiğitlik, sadâkat, adâlet, kerem, ihsan, kıymet, değer ve üstünlük gibi ahlâkî meziyetlerin hepsine birden verilen isim, erdem, erdemlilik, olgunluk demektir. Faziletli ise; Fazilet sâhibi, erdemli insan anlamlarında kullanılır. Namus kavramı ise; toplum içinde onur ve ahlak kurallarına sıkı sıkıya bağlılık, doğruluk, dürüstlük, erdemlilik, ahlaklılık demektir.

Yurdumuzun her yerinde olduğu gibi ilimizde de Cumhuriyetin ilanının yıldönümü coşku ile kutlanıyor. Aslında bu, milletin kendisini kutlamasıdır. Cumhuriyet faziletli ve namuslu insanlar tarafından kuruldu. Onun için Gazi Mustafa Kemal Atatürk Cumhuriyeti, faziletli ve namuslu insanlar yetiştiren bir sistem olarak tanımladı ve bu insanları yetiştirmeyi idealleri arasına aldı. Atatürk’ün bu idealini gerçekleştirmek hepimizin asli görevidir. Bunu yapabilmenin yolu, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkıp onları yaşam biçimi haline getirebilmekten geçiyor. Millet olabilmenin gereklerine sahip çıkmaktan geçiyor. Kader birliğinin farkına varabilmekten geçiyor. Atatürk’ün 1927 yılında “Gençliğe Hitabesinde” söylediği değerleri içten benimsemiş bir gençlik yetiştirmekten geçiyor. Ne deniyordu o hitabede;

“Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dâhili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!”

Bugünlerde sıkıntılı günler geçiriyoruz. Dışarıdan hep haset ettiler, kıskandılar, yaralanacağı, can çekişeceği günleri gözlediler. Olmadı, bizzat sinsi planlar yapıp bizi bölüp parçalamak istediler. Kurduğumuz Cumhuriyete 100 yıl ömür biçtiler. O alçak senaryo ya da beklenti için geri sayımda son iki yıla gelindi. Ama olmadı. Umutlar ve beklentiler gerçekleşmedi. Türk Milleti, 98 yıl önce “Yapamayacaklar, Cumhuriyeti kuramayacaklar” dediklerinde nasıl yaptıysa, bugün de bu sıkıntılı günlerden “çıkamayacaklar” diyenleri hüsrana uğratacak güce sahiptir. Türk Milleti’nin hakka, adalete, özgürlüğe sarsılmaz bir inancı vardır. Bir silkinip kendine gelmesi yeter. Bu ülkenin faziletli ve namuslu insanları bugün ülkemiz üzerinde oynanan oyunların farkında. O oyunları yazan senaristlerin kurdukları tuzakları başlarına geçirecek güçte ve kararlılıkta. Yapamazlar, edemezler dedikleri Güneş Harekâtı, Şah Fırat Operasyonu, Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Pençe, Barış Pınarı harekâtlarını nasıl yaptık gördüler. İnşallah bunlardan kendilerine ders çıkarmışlardır. Bundan sonra akıllarını başlarına alırlar da Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile boy ölçüşmeye kalkışmazlar.

Cumhuriyet istişareye dayalı, hak ve özgürlükleri teminat altına alan, insanların yeteneklerini ortaya koyabilmelerine imkân tanıyan, düşünce ve inançlarını serbestçe ifade edebilecekleri bir idare şeklidir. Kurtuluş savaşını gerçekleştiren iradenin bizlere kıymetli bir armağanı olan ve ilanının 98. yılını kutladığımız Cumhuriyetin özünde taşıdığı ruha uygun olarak yaşatılmasının en temel vatandaşlık görevlerimizden biri olduğunu unutmayalım. Türkiye Cumhuriyeti devletimizin ebedi varlığı ve birliği adına ülke gelişimine katkıda bulunmak için vatanımızı çok sevmeli, düşmanca yaklaşımlarda bulunan iç ve dış güçlere karşı her zaman uyanık olmalıyız. Bizlere tevdi edilen görevleri layıkıyla eksiksiz bir şekilde yapmalı, ülke menfaatlerini kendi menfaatlerimizin üzerinde tutmalı, milli birlik ve bütünlüğümüzden hiçbir zaman ayrılmamalıyız.

Bu vesileyle halkımızın Cumhuriyet Bayramı’nı kutlar, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve aziz vatanımız için canını seve seve feda eden tüm şehitlerimizi saygı ve minnetle anıyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir