Avrupa Yeşil Mutabakatı Nardane KUŞCU nun katkıları ile…

KAGİDER ULUSLARARASI STRATEJİ GRUBU, AB YEŞİL MUTABAKAT 

ALT ÇALIŞMA GRUBU RAPORU Hazırlayanlar: Gamze Çiğdemtekin, Ayla Sevand, Senur Akın Biçer 

AVRUPA YEŞİL MUTABAKATI (GREEN DEAL) VE TÜRKİYE’YE OLASI ETKİLERİ Bu raporumuzda değerli KAGİDER üyelerine AB Komisyonu’nun Aralık 2019’da açıkladığı Yeşil Mutabakat ile açıklanan politikaları, ve bu politikaları gerçekleştirmek için ne gibi düzenlemeler yapmayı planladıklarını açıklayacağız. Bunu yanısıra, Yeşil Mutabakat ile getirilmesi planlanan yeni ekonomik düzenin, Türkiye’deki şirketlere ve özellikle ihracata ne gibi etkilerinin olabileceği öngörüsünü aktarmaya çalışacağız. 1. YEŞİL MUTABAKAT Yeni Komisyon Başkanı von der Leyen iş başına gelir gelmez, sürdürülebilir bir gelecek için Avrupa ekonomisini dönüştürmeyi hedefleyen Avrupa Yeşil Mutabakatını açıkladı. 2050 yılına kadar küresel ısınmayı yavaşlatmak ve etkilerini azaltmak suretiyle ilk iklim-nötr kita olmayı hedeflediklerini belirtti. Bu yeni büyüme stratejisi, AB’yi ekonomik büyümenin kaynak kullanımına bağlı olmadığı, etkin kaynak kullanan, çağdaş ve rekabetçi bir ekonomi düzenine sahip adil bir refah toplumuna dönüştürmeyi amaçlıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı ulaştırmadan vergilendirmeye, gidadan tarıma, sanayiden altyapıya tüm politikaların yeşil ve sürdürülebilir bir bakış açısı ile belirlenmesini ve yeni ekonomik imkanların öncüsü olmayı hedefliyor. AB ekonomisinin yeniden kurulması, yeşil dönüşüm ve dijital dönüşüm (Çifte Dönüşüm) ekseninde gerçekleşecek. Yeşil Mutabakatta, yeşil ve sürdürülebilir dönüşüm hedefi için pek çok araç ve politika açıklandı. Bu araçlarından biri de Döngüsel Ekonomi modeli. Döngüsel Ekonomi, “üret-kullan-at anlayışına dayalı lineer ekonomi anlayışını “üret-kullan-geri dönüştür-yeniden kullan” anlayışı ile değiştirip lineer ekonomi modelini, döngüsel bir ekonomi modeli ile değiştirmeyi hedefliyor. Bu model şüphesiz, tüm üretim süreçlerini değiştirecek. Döngüsel ekonomi mekanizmaları ile birlikte temiz ve dijital teknolojilere yatırım yapılması yeni iş imkanları ve büyüme yaratacak. Bu da Avrupa’nın küresel yarışta ilk oyuncu avantajını yakalamasına imkan tanıyacaktır. Bu açıdan Yeşil Mutabakatın mümkün olduğunca kapsayıcı ve sürdürülebilir bir büyüme stratejisi olarak kurgulanması hedefleniyor. Bu amaçla Avrupa Birliği, örneğin kobiler ve start-up’lara destek vermeyi, yabancı yatırımlar için etkin bir değerlendirme yapmayı, ve dinamik bir sanayi politikası ile AB’nin stratejik otonomisini sağlamayı hedefliyor. Aynı anlayış çeşitli araçlarla finans sektörüne de yansıtılarak, yeşil ve sürdürülebilir bir dönüşümün ihtiyaç duyduğu finansmana erişimin sağlanması ve kolaylaştırılması da hedeflenen dönüşümün önemli araçlarından birini oluşturacak. 

Nitekim, bu amaçla paralel olarak, Avrupa Merkez Bankasının yeni başkanı Christine Lagarde da göreve başladıktan kısa bir süre sonra iklim değişikliğini kendileri için kritik misyona sahip bir öncelik olarak tanımladı ve yeşil finansa ağırlık vereceklerini açıkladı. 2. TÜRKİYE BU DÖNÜŞÜMDEN NASIL ETKİLENECEK? Avrupa Birliği Türkiye’nin en önemli iş ortağı ve pazarlarından birini teşkil etmektedir. Ayrıca Türkiye pazarında çok sayıda Avrupa sermayeli şirket ve finansal kuruluş yer almaktadır. Avrupa Birliğinin önümüzdeki 30 yıllık dönemde en büyük ekonomik dönüşüm projesi olarak ortaya konulan Yeşil Mutabakat’ın, Türkiye’deki şirketlere doğrudan ve dolaylı olarak pek çok olumlu ve olumsuz etkisinin olabileceğini söyleyebiliriz. Söz konusu dönüşüm, bazı tehditleri getirebileceği gibi, pek çok firsatı da beraberinde getirebilecektir. Bu dönüşümün kararlılıkla uygulanacağı göz önüne alındığında, Türk şirketlerinin de Yeşil Dönüşüm’ü şirket strateji ve risk yönetimlerine şimdiden entegre etmek zorunda olduğu muhakkaktır. 

Bu Raporu sunmayı istememizin temel amaçlarından biri de, Yeşil Mutabakat ile gelebilecek olası tehditleri şimdiden öngörerek, bu tehditleri bertaraf etmek ve bu dönüşümü fırsata çevirebilmek için, Yeşil Mutabakat ile ne gibi temel politikaların ortaya konulduğu, ve bu politikaların ekonomiyi nasıl yönlendireceğini açıklamaktır. 

Yeşil Mutabakat’ın iki temel şekilde Türkiye pazarını ve ekonomisini etkilemesi beklenmektedir: (i) Avrupa Birliği’nin bu amaçla çıkaracağı müktesebatin Türk mevzuatına adapte 

edilmesi; (ii) Avrupa Birliği’nin AB’ye ihracat yapan, AB’den kredi temin eden, ya da üretim 

tedarik zincirinin içinde yer alarak hammade, ara ürün tedariki sağlayan şirketleri de Yeşil Mutabakat’ın politikalarına uymaya zorlayıcı nitelikte bazı düzenlemeler yapmasıdır. 

Yukarıda ifade edilen Türk mevzuatının AB müktesebatı ile uyumlulaştırılmasına yönelik bazı ön adımlar atılmıştır. Bunlara raporumuzun sonundaki bölümde daha detaylı olarak yer vereceğiz. Ancak Yeşil Mutabakat ve bunun ile gelecek ekonomik dönüşüm, söz konusu düzenlemeler Türk mevzuatına adapte edilmese ya da daha geç adapte edilse dahi, AB ile ticaret yapan Türk şirketler 

AB’deki dönüşümden hemen ve bugünden etkilenmeye başlayacaklardır. Söz konusu etkiler: 

ihracat ürünlerine sınırda karbon vergisi, kredi kuruluşlarının ve kalkınma bankalarının öncelikli olarak sürdürülebilir faaliyetlere finansman sağlamaları, 

“adil dönüşüm mekanizması” ile teşvik alabilen AB menşeili şirketlerin bu teşvikler sayesinde yeşil ve sürdürülebilir dönüşümü, Türk rakiplerinden önce ve daha bol kaynakla tamamlayabilmeleri, 

gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilecektir. 3. YEŞİL MUTABAKAT’IN ENDÜSTRİYİ VE FİNANSMANI ETKİLEYECEK TEMEL ARAÇ VE POLİTİKALARI 

Bu bölümde, Yeşil Mutabakat’ın, özellikle Türkiye’deki sanayi, üretim ve ihracatı etkileyebilecek politika araçları açıklanacak ve bu politika araç ve düzenlemelerin ekonomiye ve finansman kaynaklarına erişime etkileri açıklanacaktır. 3.1. Yeni bir ekonomik model: Döngüsel Ekonomi (Circular Economy) 

Avrupa Komisyonu 11 Mart’ta yeşil ve sürdürülebilir dönüşüm hedefinin en önemli araçlarından biri olarak, yeni bir Döngüsel Ekonomi Eylem Planını açıkladı. Döngüsel Ekonomi, “üret kullan-at” anlayışına dayalı lineer ekonomi anlayışını “üret-kullan-geri dönüştür-yeniden kullan” anlayışı ile değiştirip döngüsel bir ekonomik model hedefliyor. Bu yeni ekonomik düzen döngüsel bir ekonomi için gerekli tasarım ve üretim süreçlerine odaklanıyor. Üretim süreçlerinde oluşan her atığın tekrar değerlendirilmesi için tasarım ve üretim süreçlerini yeniden yapılandırmayı hedefliyor. 

Döngüsel ekonomi pazarlar, tüketiciler ve doğal kaynaklar arasındaki ilişkilere yeni, farklı bir bakış getirmektedir. Atik üretimini minimize etmek, oluşan atığı yeniden değerlendirmek ve doğal kaynak kullanımını azaltmak, ve bunları yaparken de karlılığı sağlamayı hedeflemektedir. Yeni AB Döngüsel Ekonomi Eylem Planı tasarım ve üretimden; tüketim, onarım, yeniden kullanım ve geridönüşüme kadar ürünlerin tüm yaşam döngülerinin belirlenmesi ve kaynakların yeniden ekonomiye geri getirilmesi için bir dizi öneri ve önlem getirmektedir. Eylem Planı Avrupa Yeşil Mutabakatının en önemli araçlarından birini oluşturmaktadır. Toplam sera gazı emisyonunun yarısı ve biyoçeşitlilik kaybının %90’ndan fazlası, üretimde kullanılan kaynakların çıkartılmasından ve işlenmesinden kaynaklanmaktadır. Bu sebeple, çıkartılan ve ekonomiye sokulan kaynakların yeniden ve tekrar tekrar kullanılmasını hedefleyen bu yeni ekonomi modeli, 2050’ye kadar karbon-nötr olma hedefine ulaşılabilmesi için en önemli araçlardan biri olarak belirlenmiştir. 

Eylem Planı’nın hedefleri arasında AB’nin tüketim ayak izini azaltmak ve önümüzdeki 10 yılda AB’nin döngüsel malzeme kullanım oranını ikiye katlamak yer almaktadır. 

Günümüzde ürünlerin çoğu yalnızca bir kez kullanılabilmekte, çok çabuk bozulmakta, onarılamamakta ve geri dönüştürülememektedir. İkincil malzemelerin ve kaynakların yalnızca %12 si ekonomiye yeniden kazandırılmaktadır. Bu doğrusal üretim ve tüketim modeli üreticileri sürdürülebilir ürünler üretmeleri konusunda özendirmemektedir. 

Yeni Döngüsel Ekonomi Modeli üç temel yapı taşını içerir: ürün tasarımı, tüketicilerin güçlendirilmesi ve sürdürülebilir üretim süreçleri. 

Sürdürülebilir Ürünler Tasarlamak 

Ürünlerin çevresel etkilerinin %80 kadarı tasarım evresinde belirleniyor. Bu nedenle ürün tasarımına yeni ve farklı bir yaklaşım getirilmesi hedefleniyor. Döngüsel Ekonomi Modeli ile ürünlerin daha uzun ömürlü, daha kolay kullanımlı, onarılabilir ve geridönüştürülebilir olacak şekilde tasarlanması ve ürünlerin daha çok geridönüştürülmüş malzeme içermeleri sağlanacak. 

Tek-kullanımlık ürünler kısıtlanacak ve satılmayan dayanıklı malların imhası yasaklanacak; 

Karbon ve çevresel ayakizleri azaltılacak; Atiklardan yüksek kaliteli ikincil kaynaklar oluşturulacak ve hiç atık üretilmemesi amaçlanacak; “Hizmet-olarak-ürün” modeli üzerinde çalışılıyor. Üreticilerin ürün sahipliğini sürdürerek tüketicilere sadece kullanim hakkı tanıdıkları ya da ürünün yaşam döngüsü boyunca performans sorumluluğunu üstlendikleri yeni modellere geçilecek. 

Tüketicilerin ve kamu alılarının güçlendirilmesi Tüketiciler ürünlerin onarılabilirliği ve dayanıklılığı gibi konularda güvenilir bilgiye satış noktalarında erişebilecek ve “Onarım Hakkı”ndan yararlanacak. Kamu yetkililerinin satınalma gücü AB GSMH’sının %14’ünü temsil etmekte. Bu potansiyeli devreye sokmak amacıyla Komisyon asgari zorunlu yeşil kamu tedarik (GPP) kriterleri teklif edecek. 

Üretim Süreçlerinde Döngüsellik 

Bu politika aracı ile, sanayide daha çok döngüsellik sağlanması hedefleniyor. En çok kaynak kullanan ve döngüsellik için potansiyelin yüksek olduğu sektörlere odaklanılacak: elektronik, araçlar ve piller, plastik, tekstil, inşaat ve gıda sektörlerine öncelik verilecek. Elektronik ve Bilişim Teknolojileri %2 yıllık artış oranı ile halen AB’de en hızlı büyüyen atik akışlarından biridir. Elektronik atığın %40 dan daha azı AB’de geri dönüştürülmekte. Bu sektörlere öncelik verilerek atık salınımının azaltılması hedeflenmekte. 

Yeni Çevresel Hedefler 

Yeşil dönüşümü hızlandırmak finans imkanlarının daha sürdürülebilir üretim ve tüketim 

llerine yönlendirilmesi için özenli ve kararlı önlemlerin alınmasını gerektiriyor. Komisyon bu doğrultuda çeşitli planlar yaptı ve bu doğrultuda gereli aksiyonları almaya başladı. Döngüsel Ekonomi Finans Destek Platformu döngüsel özendiriciler, kapasite inşası ve finansal risk yönetimi konularında proje geliştiricilerine rehberlik yapılmasını sağlayacak. Döngüsel ekonomiyi desteklemek amacıyla özel finansman imkanlarının seferber edilmesi için çeşitli AB finansal araçları kullanılacaktır. Komisyon şirketlerin sürdürülebilirlikle ilişkili faaliyetlerini ya da buna ilişkin herhangi bir faaliyetleri yoksa, bunun olmadığını da açıklamalarını gerektirecek bazı düzenlemeler yaptı ve yapmaya da devam ediyor. Çevresel muhasebe ilkelerinin geliştirilmesi için iş dünyası odaklı bir yönlendirmeyi destekleyecektir. Bu ilkeler mali verilerin döngüsel ekonomi performans verileri ile tamamlanmasının altyapısını oluşturacaktır. Çevresel vergilendirme ve üye ülkelerin farklı KDV oranları kullanmaları gibi iyi tasarlanmış ekonomik araçların daha geniş çapta uygulanmasını destekleyecektir. 

3.2. Yeşil Mutabakat Yatırım Planı 

2050 itibariyle iklim-nötr ilk kita olmak hedefi hem kamu hem de özel sektörden büyük yatırım gerektiriyor. AB Komisyon Başkanı von der Leyen çeşitli açıklamalarında ilk ve hızlı davranan 

kişilerin ekolojik dönüşümün getirdiği firsatlardan en çok yararlananlar olacağını özellikle vurguluyor. 

Önümüzdeki 10 yılda yaklaşık 1 trilyon Avro’nun sürdürülebilir yatırım ve kalkınma için kullanılması hedefleniyor. Bu bütçenin aşağıda listelenen farklı araçlar aracılığı ile kullandırılması planlanmakta: 

• AB ve ulusal bütçelerden sermaye akışı; 

Kamu ve özel yatırımlar; 

• Yeşil kamu ve özel yatırımlarını kolaylaştırmak ve özendirmek için ek önlemler; 

Çekici yatırım koşulları; Yatırımcıların sürdürülebilir proje seçiminde teknik destek Tüm AB fonlamasının %25 inin iklim dönüşümüne ayrılması Invest EU’nun yatırım bütçesinin %30 unun iklim değişikliği ile mücadele eden projelere 

tahsisi 

• Avrupa Yatırım Bankası Grubunun desteği ile yeşil yatırımların özendirilmesi 

Özel ve kamu yatırımlarını yönlendirmek için çeşitli özendiriciler sağlanacak. AB sürdürülebilir finansı finansal sistemin tam kalbine yerleştirerek yatırımcılara çeşitli araçlar sağlayacak. Komisyon ayrıca sürdürülebilir projelerin planlama, tasarım ve uygulama süreçleri için destek sağlamayı planlamakta. 

Yeşil Mutabakata geçiş süreci özellikle bazı bölgeler ve toplumlarda çok derin ekonomik ve toplumsal dönüşümlere yol açacak. Halen 108 Avrupa bölgesinde 237 bin kişi kömür ile ilgili işlerde çalışmakta. Bu bölge ve toplumlara Adil Geçiş Fonu ile bütçe desteği sağlanacak. 2021 2027 arasında bu bölgelerdeki geçiş sürecine destek vermek amacıyla en az 100 milyar Avro sağlanacak. 

Sürdürülebilir Avrupa Yatırım Planı da önümüzdeki 10 yıl içinde en az 1 trilyon Avroluk yatırım yapılmasını öngörüyor. Düşük karbona geçişin 2030 itibariyle 65 milyon yeni iş yaratması bekleniyor (İş kayıpları düşülürse, net fark 37 milyon yeni iş) (New Climate Economy). Komisyon sayısı yüzbini bulan küçük ve orta ölçekli işletmelere acil destek sağlanması için 8 milyar Avroluk finansal destek paketini açıkladı. Bu amaçla Avrupa Stratejik Yatırım Fonundan 1 milyar Avro Avrupa Yatırım Fonuna aktarıldı. 

Komisyon tarım ve gıda sektörlerini desteklemek için yeni bir paket duyurdu. Süt ve et sektörleri için çeşitli desteklerin yanısıra süt, çiçek ve patates için Avrupa rekabet kurallarıgevşetti. Bazı temel ürünlerde vergiler azaltıldı. Ayrıca üye ülkelerin Kırsal Gelişim Fonundan yararlanarak çiftçilere 5000 Ayro’ya, küçük işletmelere 50000 Avro’ya kadar destek sağlanmasının önünü açtı. Yeni hazırlanan bir Geçici Çerçeve ile de çiftçiler, gida işletme ve dağıtım firmaları için bu limitlerin yaklaşık 100.000 Avro’ya kadar çıkarılabilmesi sağlandı. 

3.3. Sürdürülebilir Finans 

AB özel yatırımların sürdürülebilir büyüme alanlarına kaydırılması ve iklim nötr bir ekonomiye katkıda bulunmaları için 15 Nisan 2020’de AB genelinde bir sınıflandırma sistemi olan 

“Siniflandırma” (taxonomy) düzenlemesini getirdi. Sınıflandırma işletmelere ve yatırımcılara çevresel olarak sürdürülebilir kabul edilen ekonomik faaliyetleri tanımlayan ortak bir dil sağlayacak. Bu Sınıflandırma Yönetmeliği hangi faaliyetin sürdürülebilir ya da yeşil olarak dikkate alınacağı konusunda bir sınıflandırma sistemi kurmakta. Bir faaliyetin gerçekten sürdürülebilir ya da yeşil bir faaliyet olup olmadığı bu Sınıflandırma Yönetmeliği altında değerlendirilecek. Yeşil finansman, yeşil tahvil ya da belli büyüklükteki şirketlere getirilecek olan açıklama yapma yükümlülükleri bu yönetmelikte yer alan kriterlere göre belirlenecek. Böylece “greenwashing”, “yeşilmiş” gibi yapılmasının önüne geçilmesi hedeflenmekte. Bu Yönetmelik yeşil dönüşüm hedefinin ana referans noktası olması sebebiyle, AB’nin 2050 itibariyle iklim nötr olmasının ve Paris anlaşmasının 2030 hedeflerine ulaşılmasının temel taşlarından bir olarak değerlendirilmekte. 

Sınıflandırma Yönetmeliği temel itibariyle, ekonomik faaliyetlerin aşağıdaki çevresel hedeflerden birine katkıda bulunması ve herhangi bir diğerine zarar vermemesi esasına dayanmakta. Buna göre bir faaliyetin sürdürülebilir bir faaliyet olarak değerlendirilebilmesi için: 

• İklim değişikliği etkisinin hafifletilmesi (ör. bir şirketin çevre üzerindeki etkisi ); 

• İklim değişikliğine uyum sağlanması (ör. çevrenin bir şirket üzerindeki etkisi ) 

• Su ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımı ve korunması; 

Döngüsel bir ekonomiye geçiş, atık önlenmesi ve geri dönüşüm; 

• Hava kirliliğinin önlenmesi ve denetimi; 

• Biyoçeşitliliğin ve ekosistemlerin korunması ve restorasyonu; 

veya 

• Etkinleştirici Faaliyet, ya da 

• Geçiş Faaliyeti olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Etkinleştirici Faaliyet ve Geçiş Faaliyeti kavramları Sınıflandırma Yönetmeliğine sonradan eklenen faaliyet türleridir. Geçiş Faaliyeti, teknolojik ve ekonomik olarak uygulanabilir düşük karbon alternatifi olmayan ancak düşük karbonlu bir ekonomiye geçişi destekleyen bir faaliyet olarak tanımlanmaktadır. Etkinleştirici Faaliyet ise, diğer sürdürülebilir faaliyetlerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmalarına doğrudan olanak sağlayan (örneğin yenilenebilir kaynaklar ile üretilen elektiriğin dağıtımı gibi) faaliyetler olarak tanımlanmaktadır. 4. TÜRKİYE’DE YEŞİL MUTABAKAT’A UYUMA YÖNELİK GELİŞMELER 4.1 Çevre Bakanlığı’nın İklim Değişikliği ile ilgili Mücadele Sonuç Bildirgesi Çevre Bakanlığı Şubat 2021’de İklim değişikliği ile mücadeleye ilişkin bir bildirge açıkladı. Bu bildirgede aşağıda yer alan temel hedefler ortaya konuldu: 

Temel ilke, sorumluluk ve eylemleri içeren İklim Kanunu çıkartılacak. İklim Değişikliğiyle Mücadele Raporu Meclise sunulacak. Tüm kurumların, sera gazı emisyonlarının azaltımına ve iklim değişikliğine uyum sağlamasına yönelik 2050 Ulusal İklim Değişikliği Stratejisi ve Eylem Planı uygulamaya konulacak. 

– 

2023 yılına kadar tüm ülkede Sifir Atik Projesi kapsamında atıkların geri kazanımı artırılacak, 2035 yılında bu oran %60’a çıkarılacak. 2050 yılında evsel atıkların düzenli depolama ile bertarafına son verilecek. Halihazırda %2,5 olan arıtılarak yeniden kullanılan atıksu oranı, 2023 yılında %5’e, 2030 yılında ise %15’e çıkarılacaktır. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretim kapasitesi arttırılacaktır. 2030 yılına kadar güneş enerjisi 10 GW, rüzgâr enerjisi 16 GW kapasitesine çıkarılacaktır. 

İklim dostu yatırımların destekleneceği, temiz üretim teknolojilerine yatırım yapan tesisleri ödüllendiren Emisyon Ticaret Sistemi hayata geçirilecek. Enerji ve sanayi tesislerinin iklim ve çevre dostu üretim yapmalarına yönelik ilave tedbir ve teşvikler arttırılacak. Kamu ve özel sektörümüzün, İklim değişikliğiyle mücadele çalışmalarına yönelik teşvik ve finansman imkânları geliştirilecek, uluslararası finansman kaynaklana erişim imkânları arttırılacak. 

– 

4.2. 

İklim Yasası Taslağı 

Çevre Bakanlığı tarafından hazırlanan taslak İklim Yasası aşağıdaki düzenlemeleri içermektedir. Bu taslak henüz TBMM’ye sunulmamış olup, taslakta değişikliklerin yapılması ihtimali olduğu da dikkate alınmalıdır. 

v

(i) Amaç ve Kapsam: İklim Yasası taslağı, İklim Yasasının amaçlarını aşağıdaki şekilde belirlemektedir: 

Küresel ortalama sıcaklık artış limitini sanayi öncesi döneme göre 2°C altında tutmak; ilave 

olarak ise bu artışın 1,5°C’nin altında sınırlandırılmasına katkı sağlamak; – Sürdürülebilir kalkınma ilkesi doğrultusunda sera gazı emisyonlarının kademeli olarak 

azaltılması; 

– İklim değişikliğine uyum için gerekli yasal ve kurumsal çerçeveyi oluşturmak; – İlgili teknik ve finansal gereksinimleri belirlemek; – çevresel, sosyal ve ekonomik faydaları gözeterek bilimsel bilgi temeline dayalı olarak 

«düşük karbonlu ekonomiye geçiş» ve ülke çapındaki sera gazı azaltım hedeflerinin 

gerçekleştirilmesi ve iklim değişikliğine dirençliliğin ve uyumun sağlanması, Taslak İklim Yasasının kapsamı; sera gazı emisyonlarının azaltılmasına ve iklim değişikliğine uyuma yönelik faaliyetler ile bu faaliyetleri gerçekleştiren tüm gerçek ve tüzel kişilerin hak ve yükümlülükleri olarak düzenlenmiştir. 

(ii) Piyasa Temelli Mekanizmaların Kurulması 

Taslak İklim Yasasında ayrıca emisyon salınımının düşürülmesinin teşvik edilmesini temin etmek üzere, piyasa temelli bazı mekanizmaların kurulması da öngörülmektedir: 

Emisyon ticareti sistemi: Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Sekretaryası’na iletilen ülke ile ilgili hedefler göz önünde bulundurularak, ülke çapındaki sera gazı emisyonlarının; maliyet etkin bir şekilde ve ölçülebilir, raporlanabilir ve doğrulanabilir bir biçimde azaltılması amacıyla üst sınır emisyon prensibine dayalı, sera gazı emisyon tahsisatlarının alınıp satılması suretiyle doğrudan veya dolaylı olarak sera gazı emisyonunu ve sera gazına sebep olan faaliyetleri sınırlandıran, sınırlandırmayı teşvik eden bir emisyon ticaret sistemi kurulacaktır. Diğer piyasa temelli mekanizmalar: İklim değişikliği ve emisyon ticaret sistemi ile bağlantısı ölçüsünde enerji verimliliği sertifikasi (beyaz sertifika) ticareti, yenilenebilir enerji sertifikası (yeşil sertifika) ticareti, sonuç odaklı finansman ve kapsamlı kredilendirme mekanizmaları gibi diğer piyasa temelli sera gazı azaltım araçlarının kurulmasına ilişkin hususlar Kurul ve Bakanlık tarafından belirlenip çıkartılacaktır. Bakanlık, ayrıca, ETS kapsamı içinde yer alan ve yer almayan sektörler için mükerrer ödemeye sebep vermeyecek şekilde karbon vergisi uygulaması gibi diğer karbon fiyatlandırma politikalarını düzenleyebilir. (iii) İzleme ve Raporlama Yükümlülükleri Taslak İklim Yasası ayrıca emisyon salınımı yapan faaliyetler bakımından ve ETS sistemine ya da diğer piyasa sistemine dahil olacak şirketlerin bu piyasalarda ticaret yapabilmelerine olanak vermek adına bazı izleme, raporlama, doğrulama (İRD) yükümlülükleri de getirmektedir. IRD kısaca şöyle tanımlanmaktadır: 

İzleme: işletmelerin sera gazı emisyon izleme planı hazırlayarak sera gazı emisyonlarını bu plan ve Bakanlıkça belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde izlemesi; Raporlama: işletmecilerin izlenen sera gazı emisyonlarını Bakanlığa raporlaması; 

Doğrulama: sera gazı emisyon raporunun Bakanlığa gönderilmeden önce doğrulanması. (iv) İdari Yaptırımlar Taslak İklim Yasası ayrıca, kanun kapsamında yer alan yükümlülüklerin ihlali halinde uygulanmasını öngördüğü ciro bazlı ve nispi para cezaları da öngörmektedir. 4.3. SPK‘nın yayınladığı Sürdürülebilirlik İlkeleri Uyum Çerçevesi Sermaye Piyasaları Kurulu, 2 Ekim 2020 tarihinde Sürdürülebilirlik İlkeleri Uyum Çerçevesini yayınlamış ve buna ek olarak Kurumsal Yönetim Tebliği’nde yaptığı değişikliklerle Sürdürülebilirlik İlkeleri’ne uyum zorunluluğu hususuna açıklamalar getirmiştir. Söz konusu ilkeler Türkiye’deki halka açık şirketlerin yurt dışından, sürdürülebilir ve yeşil fonlardan yatırım çekebilmesini teminen getirilmiştir. SPK’nın belirlediği Sürdürülebilirlik İlkelerinin uygulanması şirketlerin tercihine bırakılmakla birlikte, uygulanıp uygulanmadığının “Uy ya da Açıkla” prensibi kapsamında açıklanması, uygulanmıyor ise bununla ilgili olarak gerekçelerin ve bu ilkelere tam olarak uymama dolayısıyla çevresel ve sosyal risk yönetiminde meydana gelen etkilerin raporlanması gerekmektedir. 

Esasen Kurumsal Yönetim Tebliği’ne (II-17.1) tabii olan tüm şirketler Sürdürülebilirlik İlkelerine de tabiidir. Şirketler 2020 yılı verilerini içerecek şekilde 2021 yılından itibaren yılda bir kez söz konusu ilkelere ilişkin bildirimlerde bulunmaya başlayacaklardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir