KOCAELİ BÖLGESİ İSKÂNLARI VE
KÜLTÜREL OLUŞUM: KANDIRA ÖRNEĞİ Adem ARI


Adem ARI*
Çalışmamızın ana konusu Anadolu’nun Türkleşme sürecinin bir parçası olan KocaeliKandıra’da meydana gelen kültürel oluşumdur. Bu oluşumun ana unsurunu, bölgede
“Manav” olarak adlandırdığımız yerleşik Türkmenler meydana getirmektedir.
Bu çerçevede öncelikle Anadolu’nun Türkleşme sürecini ele alacağız. Ardından Kocaeli ve
Kandıra’ya yapılan göçlerin niteliğinden bahsedeceğiz. En son olarak yerleşik Türkmenlerin
meydana getirdiği Manav kültüründen söz ederek konumuzu bitireceğiz.
Malazgirt Savaşı sonrası Anadolu fatihleri Batı’da hemen Türkiye Selçuklu Devleti’ni
kurmuşlardır. Bu devlet kuruluşundan kısa süre sonra Üsküdar’a kadar ilerleyerek
İstanbul’a dayanmıştır.
Sultan Kılıç Arslan, Çaka Bey ve Peçeneklerle anlaşarak İstanbul’u tehdit etmiştir. Üç
taraftan İstanbul’un Türk kıskacına alınması Bizans’ı ve Haçlıları tedirgin etmiş ve Haçlı
seferlerinin başlamasına yol açmıştır.
Moğol baskısı Anadolu’nun Türkmenlerle dolup taşmasına yol açmıştır. Türkler doğudan
Moğol batıdan Haçlı kıskacından kurtulmayı başararak Anadolu’da Türklüğe yeni bir ufuk
kazandırmışlardır.
Türkler, Selçuklular döneminde bölgeye ilk adım attıklarından beri kalıcı izler
bırakmışlardır. Bölgedeki baba, eren, dede gibi menkıbevi şahsiyetlere ait türbeler bu
izlerin örnekleridir.1
İlber Ortaylı’nın dediği gibi “menkıbe realiteye uyduğu ölçüde, ayakları
kabul edilecek, paralel olaylarla desteklenecek ve meydana çıkacaktır.”2
Tarihi menkıbelerle inşa etmeyeceğiz, ancak halk muhayyilesinin bölgede Bizans’la
mücadeleler anısına menkıbeler oluşturması bizim için önemli olacaktır.
Türkler Anadolu’ya geldiklerinde burada Hıristiyanlar vardı. Türklerin Anadolu’ya

  • Okutman, Sakarya Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Bölümü, e-mail: aari@sakarya.edu.tr
    1 Akyazı Sultan Baba Doğu’da Hacı Bektaş-ı Veli tarafından kendisine verilen görevleri tamamladıktan sonra
    ve Batı Anadolu’da görevlendirilir. Bugünkü Sakarya topraklarında yer alan tekfurlarla savaşırken ayağından
    yaralanır ve ele geçirdiği bölge kalır. Kaldığı yere aksamasından dolayı “Aksartepe Kayası” adı verilir. Aksartepe Kayası, Alaağaç ve Kuzuluk Beldesi ayırımında yükselen sarp kayadır ve günümüzde efsanevi özelliği
    yüzünden sık sık define arayıcılarına hedef olmuştur. http://www.sakarya.com.tr/sayfa/149-soylenceler-ve-turbeler.html”
    2 İlber Ortaylı, Tarih Yazıcılık Üzerine, s.122. Ankara 2011.
    1753Adem
    ARI
    yerleşmelerinde Hıristiyanlarla iyi ilişkileri önemli rol oynamıştır. Bu süreçte önce Bizans’la
    mücadele edecekler, sonraları Haçlılara karşı ittifak oluşturacaklardır.
    Türklerin bölgeyi iskânlarında kırsal kesim ile şehirlerin durumu farklı idi. “Kırsal
    alanların Türkleşmesine yol açanlar tamamen Türkmenlerdir. Bu yerine göre değişmekle
    beraber, önceki yerleşik çiftçi nüfusun hepsi kaçmamış ya da öldürülmemişti ve kırsal
    alanlarda da genellikle nüfusun çoğunluğunu meydan getirmekteydiler. Özgür ya da bağımlı
    kişiler olarak pek çoğu Kapadokya’da Ermenistan’da, Anadolu yaylasının yamaçlarında ve
    daha başka yerde yaşamaktaydılar. Bizanslılar Batıdaki sınır bölgelerinde kazandıkları
    yengilerden sonra onları da birlikte geri götürürler, böylelikle bir kimsesiz topraklar bölgesi
    yaratmış olurlardı. Bu da Türkmenlerin etkinliklerini daha da artırmalarına yol açardı.”3
    Şehirlerde ise bir kısım Hıristiyanların Müslümanlaşması söz konusu olabilir. Tabii ki bunun
    tersi de olmuştur. Bazı Türk guruplarının Hıristiyanlaştığı da bir vakıadır. “Karamanlılar,
    Hıristiyan Türklere verilen genel addır.”4
    Kesif Türkmen akınları ile Türkler tarafında iskân edilen Batı Anadolu’da Hıristiyanlarla
    Türkler birbirlerinin inançlarına müdahale etmeden bir arada yaşamışlardır. Hatta merkezi
    hükümetlere karşı ittifak yaptıkları dahi olmuştur.
    Bu koşullar altında çoğu kez kendilerini küçümseyen ağır vergilerin ödenmesini zorunlu
    kılan ve etkili olamayan Bizans hükümetinin korumasına sığınacaklarına, Hıristiyan yerli
    halklar Türkmenler ile bir anlaşma yapmayı yeğ tutmuşlardır. Tarih komşular arasında
    yapılmış bu tür küçük çaptaki anlaşmalarla doludur. Bu komşuların daha sonra da her iki
    kümenin hükümdarları karşısında birlik oldukları görülmüştür.5
    İkinci Haçlı seferine katılanların büyük bir şaşkınlık içinde ve durumu bir türlü
    kavrayamadan belirttikleri gibi, göçebe düzeyinde olan Türkmen çobanlarıyla Grek köylüsü
    arasında alışverişe dayanan bir ekonomi düzenlenmekte, karşılıklı iyi duygular da bununla
    birlikte gelişmekteydi.6
    Moğol istilasından sonra Anadolu coğrafyasında Türklük yeni bir biçim almaya başladı.
    Siyasal açıdan olduğu kadar belki kültürel açıdan da Moğollar karşısında varlıklarını
    ortaya koymak için ırksal yönden ve dil bakımından daha arı olan ve bu dönemde sürekli
    olarak Orta Asya’dan gelen yeni unsurların da bunlara katılmasıyla daha da arılaşan
    Türkmen unsurlarına dayanan bir Türklük duygusu onlarda uyanmıştı.7
    Bu uyanışı başlatan unsurlardan biri Türk halk hikâyeleri geleneğidir. Oğuzname,
    Battalname ve Danişmendname etrafında şekillenen kahramanlık ögeleri yeni savaşlarla
    birleştirilerek yeni destan kahramanları yaratılmıştır.8
    Türklerin Anadolu’da iskân edilmesi yazılı kültürü de geliştirmiştir: Yunus Emre ile
    Anadolu’da Türk ana dili en güzel, yarınlara kalıcı eserlerini verecekti. Türk dili, Türk’ün
    kahramanlık, gurbet, tabiat, güzellik duygularını işlemesine yetecekti.9
    Yunus Emre Türk
    halkının yıllar yılı özlediğini getirmişti. Kendi dilinin güzelliğini, verimliliğini, her kavrama
    Türkçe karşılık bulunduğunu görmüştü halk.10
    3 Claude Cahen, Anadolu’da Türkler, İstanbul 1979, s. 151,152.
    4 Orhan Türkdoğan, Etnik Sosyoloji, İstanbul 1997, s. 264.
    5 Cahen, 1979 s. 205.
    6 Cahen, 1979, s. 347.
    7 Cahen, 1979, s. 347-8.
    8 Bu geleneğin Kocaeli Yarımadasındaki yansıması Karaman (kahraman) Baba’dır. Sadece Karaman Baba’nın
    Kahraman olarak algılanması yeni kahraman yaratmanın en yakın örneklerindendir.
    9 Tahir Kutsi Makal, Anadolu’da Türk Mührü, İstanbul 1976, s. 107.
    10 Başlangıcından bugüne, halk içinde bir sözlü edebiyat vardı. Masallar, efsaneler destanlar, hikâyeler vardı.
    Düğünde, dernekte Türkçe söyleniyordu. Hatta devlet resmi dilinin Farsça olmasına karşılık: Sultanlar ordusunun başına geçince Türkçe konuşmak zorunda kalıyorlardı. Asker halktan derlenmiş oluyordu çünkü ve
    1754Adem
    ARI
    Edebiyatta başlayan Türkleşme özgün mimari eserlerle devam etti:
    “Anadolu’nun fethedilen her yerini kervansaraylar, hanlar, hamamlar, camiler,
    medreseler şifahanelerle donatıyordu. Yüzyıllar boyunca nice medeniyetlere beşiklik
    etmiş olan Anadolu’nun yeni sahipleri eskilerden çok daha sevgi ile saygı ile benimseyerek
    işlemekteydiler.11
    Bölgemizdeki kalıcı ilk iskân, Kocaeli’nin Osmanlılar tarafından fethi ile gerçekleşti.
    Kocaeli fatihi Süleyman Paşa kendi idaresine verilen Kocaeli’yi de içine alan bölgenin Bizans
    sonrası Türkleşmesine çalıştı. Türkmen guruplarını bölgeye yerleştirerek hemen her köye
    ve aileye hakları ellerinden alınmasın diye nişan-berat verdi. Kendinden sonraki idarecilere
    de bunlara uyulması dileğinde bulundu.12
    Hıristiyanlar da cemaat yapılarına dokunulmadığı için topluluklar halinde köylerde,
    kasabalarda ve şehirlerde yaşamaya devam etmişlerdir. Osmanlı uzakta olan Hıristiyanları
    başkente yakın bölgelere yerleştirdi. Orhan Gazi Bursa’ya Ermenileri getirtti. 17. yüzyıl
    başında İran Ermenileri Kocaeli’ye yerleştirildi. Hıristiyanlar Milli Mücadele’ye kadar bölgede
    varlıklarını sürdürmüşlerdir. Hıristiyan tebaa için de ayrı nüfus defterleri düzenlenmişti.13
    Adapazarı’nın İttihat Terakki Dönemi Belediye Başkanı Ermeni idi.
    Kocaali, İstanbul’a yakın olduğu için Sadece Türklerin değil; Doğu’dan ve İran’dan gelen
    Ermenilerin bile tercih ettiği bölge olmuştur. Akmeşe Ermenileri bunun örneğidir. Akmeşe
    Ermenileri14 Bir rahip gözetiminde Kocaeli’ye göç etmişlerdir.
    Kocaeli taşı toprağı altın olarak bilinen İstanbul’a yerleşmek isteyip de yerleşemeyenlerin
    iskân yeri olmuştur. Ahmet Güneş İstanbul’a yerleşmek yasak olduğundan İzmit’e büyük
    hücum olduğundan bahsetmektedir.15
    İstanbul’a gitmek üzere yola çıkıp da yolda binlerce ölü veren göçmenlerin zor şartlar
    altında yaptıkları yolculuklarda Kandıra sahillerine kadar gelebildikleri ve Kandıra’da
    yerleştikleri Osmanlı Arşiv belgelerinden anlaşılmaktadır.16
    Kocaeli Osmanlının küçülmesiyle yerlerini yurtlarını terk eden dindaşların ve ırkdaşların
    en önemli sığınak yeri olmuştur: Osmanlı’nın kaybettiği topraklardan göç 1699’da
    başlamıştır.
    Kocaeli ve Kandıra’ya iskân edilenlerin niteliği konusunda en önemli ipucu yer adlarıdır.
    Yer adları iskânların niteliğini vermesi açısından karşımıza şu biçimlerde çıkmaktadır:
  • Doğrudan geldikleri yerin adı; Antaplı, Azaklı.
  • Boy, oymak, aşiret ve cemaat adları: Karamanlı, Danişmendli.
    Türk ordusunda Türkçe geçerli oluyordu. Alpaslan’ın ordusunda hitabı Türkçe olmuştu, ondan sonra gelen
    Selçuk sultanları, Anadolu’da kaleler fethine giderken, haçlı savaşlarında ordularına moral olmuştu ve Yunus
    “Çıkmış İslam bülbülleri – Şakır Allah deyü deyu” diyerek halk arasında konuşulan Türk dilinin yazılı edebiyata
    kaynak sağlayanlardan olmuştu.
    11 Makal, s. 80.
    12 Enver Konukçu, Hendek Tarihten Sayfalar, Hendek 2010, s. 35.
    13 626-627 numaralı Nüfus defteri İzmit gayr-i Müslimleri; 646 numaralı Nüfus defteri Kaymas Gayr-i Müslim
    Defteri, 657 numaralı Nüfus defteri Şeyhler(bugünkü Sakarya Kaynarca) Gayr-i Müslim defteri
    14 1924 öncesi ismi Armaş’dır. Rivayete göre Armağan-ı Şah’dan Ermeni dilindeki şekli ismin kaynağı olmuştur.
    XVII. Y.yılda Ermeniler, Doğu Anadolu’da Osmanlı-İran harpleri ve aynı zamanda Celalilerin düzen bozucu
    hareketleri üzerine, kurtuluşu payitahta yakın yerleşmekte bulmuşlardır. Bir rahip gözetiminde Kocaeli’ye göç
    etmişlerdir. Daha sonra Eçmiyazin, Maku, Aktamar, Sis/Kozan, ve istanbul örneğindeki gibi dini merkez teşkil
    etmişlerdir. (R.Narin, Enver Konukçu; Serdivan Tarihi, İstanbul 2013, s. 114).
    15 Ahmet Güneş, Tahrir Defterlerine Göre XVI. Yüzyıldan XVII. Yüzyıl Başlarına Kadar Kocaeli Sancağı, Doktora
    Tezi, Ankara 1994, s. 67.
    16 Muhalefet-i hava ile Kandıra kazası dahilinde Gülen Elmas nam mahalle gelmiş olan altı yedi yüz mikdarı
    muhacirin hakkında ne vecihle muamele olunmak iktiza edeceğinin istizanını havi Muhacirin Komisyonu Reisi
    devletlü Paşa hazretlerine mersul telgrafname…. BOA: A.MKT.MHM. 227/95 1277-Z-11 (Bu gibi Kandıra
    sahillerine gelen muhacir topluluklarının bir kısmı Kandıra’da kalmayı tercih edeceklerdir).
    1755- Köyün çevresindeki mevki adlarından; Şükürler altı, Karacalar.
  • Ailelerin lakaplarından; Tırnovioğlu, Bozokoğlu, Mevdudluoğlu, Gedizoğlu,
    Cezayirlioğlu.17
  • Şeriyye sicillerindeki ayrıntılı kimlik bilgilerinden; Karamanlı
    “Bir yer adının verildiği tarihin saptanabilmesiyle, adı kalıcılık kazanmış bir gurubun o
    yere yerleşme tarihi de saptanmış olacaktır. Öte yandan belirli bir dönemde yaşadığı bilinen
    bir gurubun adının bir yerin adı olarak kullanılması başka kaynaklardan da desteklendiği
    zaman, o köyün kuruluş tarihinin ve oraya yerleşen gurubun yerleşik düzeye geçiş tarihinin
    saptanmasında yardımcı olacaktır.”18
    Yer adlarından Kandıra’ya yerleşen Türk boy, oymak, aşiret ve cemaatlerin isimleri
    tespit edilebilmektedir:19
    Cevdet Türkay’ın “Osmanlı İmparatorlu’ğunda Oymak, Aşiret ve Cemaatlar” kitabında
    da Kandıra’daki birimleri tespit etmek mümkündür.20
    Yaptığımız tespitlere göre Kandıra’da bugünkü köy isimlerini “Türk Yer Adı Verme
    Usullerine Göre” şu biçimde gruplandırabiliriz:
  • Boy, Oymak Aşiret Ve Cemaat Adları: Avdan, Özbey, Balaban, Azaklı, Çakmaklar
  • Meslek isimleri: Çerçili, Derziler, Dökmeciler (Düğmeciler), Sahtiyanlar, Yağcılar,
    Tahtacılar
  • Maneviyat Dünyası ile İlgili Olanlar: Akçakilise, Kanaatlar, Şeyhler, Ahmethacılar,
    Hacımazlı, Hacışeyh, babaköy, Babalı, Tekkenişinler, Saltıklar, Tekkeli, Şerefsungur, Sofular,
    Yusufca (Yusuf Hoca),
  • İdari ve Askeri İsimler: Beylerbeyi, Alaybeyi, Akıncı(Hatıpoğlu), Naib İshak Çiftliği
    (Kaymas Erikli), Deliveli, Delihasanlar.
  • Yeryüzü Şekilleri, Bitki ve Hayvan İsimleri: Bozburun, Esentepe (Yadeş), Kabaağaç,
    Karaağaç, Kırkarmut, Kurtyeri, Ballar, Dalca(Dağlıca), Çalyer, Pınarlı (Karamaden),
    Güğercinlik,
    Ancak yerleşme birimi isimlerinin değiştirilmesi hususu karşımıza önemli problem
    olarak çıkmaktadır. Özellikle 1877-78 Osmanlı Rus Savaşı sonrası II. Abdülhamit
    tarafından göçmen yerleştirilen birimlere Abdülhamit tarafından verilen isimlerin
    Meşrutiyetçiler tarafından değiştirildiğini görüyoruz.21 Osmanlı Arşiv belgelerindeki
    kayıtlardan bunları kolaylıkla anlayabilmekteyiz.22 Kandıra köylerinin Osmanlılar zamanında
    da isimlerinin zaman zaman değiştiğini görüyoruz. Ancak bu değişim dilin tabiiliği içinde
    gerçekleşen değişimlerdir. Kandıralı resmiyette olandan çok farklı olarak isimleri dilinde
    değiştirebilmektedir. “Hüdaverdiler; Hödüvelle, Hasanfakihler; Hasamaklar, Ahmethacılar;
    Amatacılar, Tekkenişinler; Tekeşinler gibi.
    17 Attila Çetin, Kandıra Temettuat Defterleri 1844-45
    18 Cahen, 1979, s. 155.
    19 Yusuf Halaçoğlu’nun tespitlerine göre, Kandıra’da 1523-1650 yılları arasında şu Türk boyları vardı: Bayındır,
    Kınık Boyu, Yıva Boyu’na mensub Özbek Cemaati, Türkmen Cemaati, Kızık Boyu’na mensup Danişmend
    Cemaati, Avşar Boyu’na mensup Döngelli Cemaati, Eymür Boyu. Yusuf Halaçoğlu, Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650), 6. Cilt. TTK Yayınları.
    20 Yörükan taifesinin bulunduğu köyler: Aleflü, Aliler,Araman,Gölköprü,Kaymaslı, Kızılcaali, Sarucaali, Sinanlı, Erikli, Arıklı, Şeyhlü. Aşiret olarak gösterilen gurupların bulunduğu köyler: Bağırgan, Dnişmendlü, Karaman,Tatarlı. Cemaat adı olarak tespit edilen gurupların bulunduğu köyler: Aksakal, Alaybeğli, Alefli, Azaklı.
    21 Mehmet Salih Erpolat; “XVI. Yüzyıldan XX. Yüzyıla Kocaeli’ndeki Yer Adlarında Meydana Gelen Değişmeler”
    konulu tebliğinde bu değişikliklerden söz edecektir.
    22 Resul Narin, Enver Konukçu, Serdivan Tarihi, İstanbul 2013, s. 173. BOA. İ.DH.1328.S.9/13 numaralı Osmanlı Arşiv belgesinde Adapazarı’nda değiştirilen diğer yer isimlerini de bulmak mümkündür.
    Adem
    ARI
    1756Ayrıca köy isimlerinden köyün isminin geçirdiği evreleri de takip edebilmekteyiz: Bugün
    Kaymas Erikli olan köyü adı: İshak Paşa Çiftliği23 – Erikli Çiftliği24 – Erikli Köyü25 biçiminde
    bir evrim geçirmiştir.
    Kocaeli ve Kandıra’ya iskân edilen bu Türk toplulukları burada bir yeni bir kültürel
    oluşum gerçekleştirecektir.
    Kocaeli’ne gelen göçmenler kendilerinden önce gelenlerle kültürel bir bütünlük
    oluşturmuşlardır. Burada sözünü ettiğimiz kültürel oluşumda ana unsuru yerleşik
    Türkmenler teşkil etmektedir. Bunlara bölgede “Manav” adı verilmektedir. Zonguldak ve
    çevresinde yerleşik Türkmenlere “Kıvırcık” Trakya’da “Gacal” denmektedir.
    Manav; “Orta Asya’dan Batı Anadolu’ya gelen Türk, Türkmen, Yörük. Oturursa Manav,
    gezerse Yörük’tür. Manav, en kıraç toprağa ektiği keteni eğirip büğürüp, şirepten otuyla
    boyayıp bir iğneye para vererek kara don, ceket yapan, Orta Asya’dan getirdiği kültürle
    palamut meşesinden çandı evini, bitkilerden ilacını, su değirmenini, fırınını ketenin,
    tohumundan beziryağını yapan, sebzesini eken, her şeyini dışarı ülkelerden satın alanlara
    inat, her şeyini kendi üreten insanlardır.26
    Nitekim “yerleşik Türkmen topluluklarındaki kendi ihtiyaçlarını karşılamayı yaşam tarzı
    haline getiren düşünce yapısı aslında göçebe kültüründen yerleşik kültüre taşıdıkları bir
    davranış kalıbıdır.27 Birbirini tamamlayan bu iki ifadeden anlaşılan Manavların eski göçebe
    topluluklar olduğudur.
    Manav teriminin oluşum süreci Anadolu Türklüğü’nün aldığı şekildir.
    Kültürün her cephesinde Manav Türkmenlerin kendilerine has niteliklere sahip
    olduğunu görüyoruz. Kocaeli ve özellikle Kandıra bölgesindeki manavları diğer unsurlardan
    ayırıcı özelliklerden söz edeceğiz. Bunlar:
    Bayram adetleri Kandıra’da dini bayramlar köyler gruplandırılarak yapılır, şöyle ki; Belirli
    bir bölgede birbirine yakın olan köy muhtarlıkları aralarında anlaşarak bayram günlerini
    paylaşırlar. Bu günlerde yakın köyler o gün bayram olan köye giderler. Hatta çok yakın olan
    iki köyden birisinin bayramı sabah iken diğerinin öğleden sonra olduğu örnekler de vardır.
    Yağcılr köyü ile Kırkarmut köyleri Ramazan bayramında 2. Gün Yağcılarda ikindiye kadar,
    Kırkarmut’ta ikindiden sonra yapılmaktadır.
    Birbirine yakın 20 köyün her iki bayram tablosu aşağıdaki gibidir:
    Ramazan Bayramı
    Bayram Günü 1. gün 2. gün 3. gün 4. gün
    Köy adı
    Kaymas Erikli Ahmethacılar Çerkeşli Kayıplar
    Hacıvazlar Şabanlar Terziler Ömerli
    Budaklar Gölköy Güğercinlik Yeniköy
    Sepetçi Roçkan Ekmek Yemezler Kıssalar
    Akçakese Yunus Emre Tekkenişinler Kaymas
    Tabloda görüldüğü gibi Ramazan Bayramı üç gün olmasına rağmen Kandıra’da 4 gün
    üzerinden yapılmaktadır.
    23 TD.438.
    24 TD.733.
    25 583 no’lu Nüfus Defteri.
    26 Işıl Altun, Kandıra Türkmenlerinde Doğum, Evlenme ve Ölüm, 61 (Sözlü Kaynak Reşat Sakarya’dan).
    27 Sinem Budun ve diğ.. “Küreselleşme Süreciyle Kaybolan Değer: Kandıra Bezi”, Halk Kültüründe Değişim
    Sempozyumu, 16-18 Aralık 2005.
    Adem
    ARI
    1757Kurban Bayramı
    Bayram Günü 1. gün 2. gün 3. gün 4. gün
    Köy Adı
    Ahmethacılar Kaymas Erikli Roçkan Terziler
    Gölköy Yağcılar/Kırkarmut Şabanlar Ömerli
    Akçakese Ekmekyemezler Tekkenişinler Kayıplar
    Hacıvazlar Kıssalar Güvercinlik Safalı
    Düğmeciler güvercinlik Yağcılar/Kırkarmut Sepetçi
  • Manavlarda Haremlik-Selamlık usulü yoktur: Kandıra ve İzmit’in manav köylerinde
    haremlik-selamlık usulü yoktur. Kadınlar örtülü olmak kaydıyla her mekâna girebilir, her
    erkekle görüşebilir, aynı ortamı paylaşabilir; birlikte çalışabilir, aynı sofraya oturabilir,
    birlikte sohbet edebilir ancak kalabalık olma durumunda kendiliğinden erkekler bir tarafa
    kadınlar diğer tarafa geçer.
  • Evler iki katlıdır. Alt katta ahır, anbar gibi mekanlar vardır. Üst kat, ailenin yaşam
    alanı odalar ve anbarlardan oluşmaktadır. Odalardan birisi “içe=içeri” adı verilen odadır.
    Ev halkının yemek yediği, oturup kalktığı, köy içinden gelenlerle oturduğu yerdir. Ayrıca
    kadınların ve erkeklerin kabul edildiği ayrı ayrı odalar yoktur. Özellikle köy içinden gelen
    misafirler demedim. Köy içinden gelenler misafir kabul edilmez. Köy içinden gelen kimseler
    kapıyı çalmadan hatta seslenmeden bu odaya girebilirler. Hane halkı da bu durumu bildiği
    için sokakta evinin önünde nasıl giyiniyorsa öyle giyimlidir. Hane halkı ancak kendi özel
    odalarında serbest kıyafet giyebilir. Misafir köy dışından gelen kimselerdir. Onlar için ayrıca
    misafir odası açılır.
  • Manav evleri birim düzenlemesinde göçebelikten yerleşik hayata geçişin izlerini
    görmek mümkündür. Yeni yerleşik hayata geçen Yörük evlerinde tuvalet evin dışındadır.
    Manav evlerinde ise tuvalet yanlık adı verilen eve bitişik inşa edilmiş bir mekanda çözüme
    kavuşmuştur.
    Manav köyleri birbirine çok yakın birimlerden oluşur. Birkaç köy mahalle birleşip divan
    adını alır.28 Manav köyleri biribirine çok yakın olduğu gibi evler de birbirine çok yakındır.
    Manav köyünün sokağı bitişik nizam olmayan kasaba sokağından farksızdır.
  • İnanış biçimleri: Kandıra köylerindeki inanış biçimlerinde eski Türk inanışlarının
    izlerini görmek mümkündür:
    “Çocuk sahibi olmak amacıyla Kandıra’da Akçakoca’nın mezarının bulunduğu Baba
    Tepesi’ne, Bağırganlı’da bir mezar ve başında ulu bir ağacın olduğu Tekke’ye, Antaplı’da
    kutsiyetine inanılan Akpınar’a gitmek, oralardan su ve toprak almak ağaç ve çalılara bez
    bağlamak yaygın bir rittir.”29
    “Türk Şamanizmi İslamiyet’ten sonra da Anadolu’da İslami bir görünüşle varlığını
    sürdürmüştür. Türbelere kutlu ağaçlara giderek çalılara paçavralar bağlamak yüce ve
    kutsal olarak bilinen varlıklara karşı gösterilen saygı ve onlara tapınışla ilgilidir. Kırgızlarda
    Şamanizm devrinden kalma mukaddes ağaçlar, ataların ve büyük şamanların mezarları
    İslamlaştırılmış ve evliyaların türbeleri olmuştur.”30
    28 Tarihçilerin yaptıkları çalışmalara göre divan; bazen nahiyenin karşılığı, bazen köy ile nahiye arasındaki bir
    idarî birim, bazen de malî mevzuatla ilgili bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Gerek yaptıkları saha
    araştırmaları, gerekse tarihçilerin bu verilerinden yararlanan bazı coğrafyacılar da divanların geçmişte kullanılan fakat bugün kullanılmayan ve günümüzde muhtarlığın karşılığı olan bir idarî sistem olduğunu kabul
    etmektedirler. (Cevdet Yılmaz, Türkiye’de Tarihçiler ve Coğrafyacılar Tarafından Farklı Anlamlarda Kullanılan
    Bir Terim: Divan).
    29 Altun, 2004, s. 103.
    30 Altun, s.103, (İnan, 1986, s. 168’den).
    Adem
    ARI
    1758- Dil özellikleri: “Kocaeli Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç
    Dr. Kenan Acar, Manavların konuşma özellikleri ile ilgili olarak pek çok şey söylenebileceğini
    ifade ettiği yazısında şu özellikleri zikretmektedir:
    “- Bu Türk topluluğunun ağzında mevcut olan (ng) ve (ny) sesleri Türkçe’nin
    karakteristik seslerindendir.
  • Manav Türkmen ağızlarının bir bölümünde bugün Moldavya’da yaşayan Oğuz
    kökenli Gagauz Türkçesinde ve bizim Rumeli ağızlarımızda gördüğümüz yuvarlak ünlü
    daralmalarına rastlanır. İlk hecedeki “o”lar “u”, “ö”ler “ü”ye dönüşür.
  • Kelime başı “k”ları tam bir Oğuz özelliği olarak ötümleşip “g” olduğu görülür.”31
    Ekonomik hayat: Kandıra köylüsünün ekonomisinde “keten” baş sıradadır. Kundak
    bezinden kefen bezine her şey keten bezindendir. Keten tohumu yağı; bezir, Kandıralı’nın
    yemeklik yağıdır. Kandıra ve çevresinde keten dokuma tekniği ve ürünleri ile tamamen
    kendine has özellikler taşır. Manav evlerinde odalar haricinde hayat kısmında tavan
    olmaması süpürgelik, mısır gibi çok yer kaplayan ancak hafif olan ürünlerin depolandığı
    alanlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu düzenleme Kocaeli ve Kandıra bölgesine has
    uygulamadır. Karşılaştırma olarak Adapazarı’nın Geyve Taraklı Manavlarının mimarisine
    baktığımızda onların da alt katı ahır olarak kullanılan iki katlı evler yaptıklarını ancak evin
    üst katının odaları haricinde kalan kesimlerinin de tavanlandığını görmekteyiz. Kandıra
    köylüsünün üretim tarzı ve ürünleri Kandıra köy mimarisinin şekillenmesine de katkıda
    bulunmuştur. Bölgede ipekböcekçiliği yapıldığından evlerin ikinci kat sofaları olabildiğince
    geniş ve havadar tutulmuştur.
    Manav genel bir terim olmakla birlikte Batı Anadolu’da Manav olarak kendini tanımlayan
    Türkmen topluluklarının kültürleri genel hatları ile aynıdır. Ancak bölgeler, vilayetler,
    kazalar hatta köyler arasında bazı biçim farklılıkları söz konusudur. Kandıra kazasında ağız
    farklılığını görmek mümkündür. Tekkenişinler Köyü’nde “tarla” denirken, Kaymas Erikli’de
    “talla” denmektedir.32
    Giyimde Taşköprü Kazası ile farklılıklar vardır. “Taşköprü’de kadınlar Kandıra’dan farklı
    olarak başlarında keçe fes kullanmazlar, Kadınlar kandıra’da keçe fes üzerine “örtme”,
    giyerlerken Taşköprü’de fes kullanılmayıp sadece “bürme” takılır.33 Kadınların ayaklarına
    giydikleri şalvar Kandıra içinde farklı biçimlerdedir. Kandıra’nın Doğusundaki köylerde kadın
    şalvarlarının ağları daha aşağıda iken Akçaova’ya doğru Batı yönünde gidildiğinde Şalvar
    ağları kısalmaktadır. Kadınlar bu durumda şalvarlarının üstlerine uzunluğu dizlere kadar
    inen siyah “yeldirme” giyerler. Bu kıyafet Batı’ya doğru İstanbul köyleri dâhil devam eder.
    Sözün sonu; Kocaeli ve Kandıra Osmanlı devletinin küçülmesine paralel olarak birçok
    iç ve dış göç almıştır. Göçle gelen her yeni unsur Kocaeli ve Kandıra kültürüne bir şeyler
    katarak Anadolu Türklüğünün şekillenmesine katkıda bulunmuştur. Bu bölgede şekillenen
    yeni kültür manav kültürü olarak adlandırılmış ve günümüzde Türklükle özdeş bir terim
    haline gelmiştir.
    Onların gönüllerinde en temiz sevgiyi, onların sofralarında en güzel aşı bulursunuz,
    onların yüzlerinde en temiz gülümsemeyi bulursunuz, Onların dillerinde en duru, en temiz
    en içten Türkçe’yi bulursunuz. 381 Numaralı Şeriyye Sicili’nin 22 no’lu tereke kaydında
    karşılaştığım şu ifadeler üzerinde değerlendirme yapmayı sizin dilinize bırakıyorum:
    31 Kenan Acar, “Kuzey-Batı Anadolu Manav Türkmen Ağızları Üzerine Birkaç Not”, SAU Fen-Edebiyat Dergisi,
    Sayı 2 s. 1-7.
    32 Kaynak Kişiler: K.Erikli, Mehmet Yılman, Tekkenişinler; İsmail Dursun.
    33 Kerem Çolak, 2006, s. 451.
    Adem
    ARI
    1759 “sarı kız ma’a malak, güllü kız ma’a malak, iyi kız ma’a malak, solgun kız ma’a malak,
    palak kız ma’a malak, güzel kız ma’a malak”34
    Ben burada Türkiye’deki herhangi bir etnik gurubu anlatmadım. Anadolu Türklüğünün
    Kandıra’daki yansımasından söz ettim. Manavlar üzerine yapılacak her çalışma aynı
    zamanda Anadolu Türklüğüne bir hizmet olacaktır. Hepinizi Kandıra Manavları adına
    Kandıra’nın herhangi bir evine misafir olmaya davet ediyorum.
    Kandıra manavı anlaşılmaz sofrasına oturmadıkça.
    Kandıra’nın genel görünümü. (1950) (KBB Arşivi)
    Kandıra CHP Merkez Bucak Kongresi Delegeleri bir hatıra fotoğrafı çektirirlerken. (1947) (KBB Arşivi)
    34 Fatih Kızılorman, 381 Numaralı Şeriye Siciline Göre (1885-1893) Kandıra Kazası Şeyhler (Kaynarca) Nahiyesi’nde İçtimai, iktisadi ve İdari Hayat, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya 2006, s. 115.
    Adem
    ARI
    1760KAYNAKÇA
    Arşiv Belgeleri
    • BOA. İ.DH.1328.S.9/13
    • BOA. A.MKT.MHM. 227/95 1277-Z-11
    • NFS.d 583
    • TD. 436 105/106
    • 381 no’lu Kandıra Şeriyye Sicili (1885-1893)
    Araştırma Eserler
    • Cahen, Claude, Anadolu’da Türkler, İstanbul 1979.
    • Türkdoğan, Orhan, Etnik Sosyoloji, İstanbul 1997.
    • Acar, Kenan, “Kuzey-Batı Anadolu Manav Türkmen Ağızları Üzerine Birkaç Not”, SAU Fen-Edebiyat Dergisi,
    Sayı 2 s. 1-7.
    • Narin, Resul, Enver Konukçu; Serdivan Tarihi, İstanbul 2013.
    • Konukçu, Enver, Hendek Tarihten Sayfalar, Hendek 2010.
    • Halaçoğlu, Yusuf, Anadolu’da Aşiretler, Cemaatler, Oymaklar (1453-1650), 6. Cilt. TTK Yayınları.
    • Makal, Tahir Kutsi, Anadolu’da Türk Mührü, İstanbul 1976.
    • Yılmaz, Cevdet, “Türkiye’de Tarihçiler ve Coğrafyacılar Tarafından Farklı Anlamlarda Kullanılan Bir Terim:
    Divan”, historystudies.net
    • Ortaylı, İlber, Tarih Yazıcılık Üzerine, Ankara 2011.
    • Çolak, Kerem, “Kocaeli Taşköprü’de Giyim Kuşam”, I. Uluslararası Kocaeli ve Çevresi Kültür Sempozyumu
    Bildirileri, 20-22 Nisan 2006.
    • Altun, Işıl, Kandıra Türkmenlerinde Doğum, Evlenme ve Ölüm, Kocaeli 2007.
    • Güneş, Ahmet, Tahrir Defterlerine Göre XVI. Yüzyıldan XVII. Yüzyıl Başlarına Kadar Kocaeli Sancağı,
    Basılmamış Doktora Tezi, Ankara 1994.
    • Kızılorman, Fatih, 381 Numaralı Şeriye Siciline Göre (1885-1893) Kandıra Kazası Şeyhler (Kaynarca)
    Nahiyesi’nde İçtimai, iktisadi ve İdari Hayat, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Sakarya, 2006.
    Kaynak Kişiler:
    • Mehmet Yılman, 1937 Kocaeli Kandıra K.Erikli Köyü
    • İsmail Dursun, 1948 Kocaeli Kandıra Tekkenişinler Köyü
    • Mustafa Esen, 1945 Kocaeli Kandıra Esentepe Köyü
    • Mustafa Bakkal, 1952 Kocaeli Kandıra Merkez
    • Fatma Arı, 1932 Kocaeli Kandıra K. Erikli Köyü
    • Ramazan Nergis Çendiroğlu, 1978, Kandıra Yukarı Kumlu Köyü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir