MUSTAFA KÜPÇÜ YAZILARINDAN

Su yoksa yaşam da yoktur!..

 Mustafa Küpçü

Mustafa Küpçü

+

Bilimsel verilere göre, insan vücudunda 100 trilyon kadar hücre bulunuyor.

Bu hücrelerin suya, oksijene, şekere, proteine ve yağlara ihtiyacı var.

İnsan vücudunun yüzde 60’ı su.

İnsan ve doğa susuz kalırsa önce doğa sonra da insan nesli yok olur!

Dünyamız, müthiş bir denge ve düzen içinde sürüyor.

Bu denge ve düzenin temel kaynağı “DOĞA İLE BİRLİKTE YAŞAMA” yasasıdır.

Doğal dengeyi bozarsanız, ne üretim olur, ne oksijen, ne de su kalır.

Su yoksa, yaşam da yok olacaktır.

Bu nedenledir ki; doğanın dengesi ile oynamamaya ve temel yaşam kaynağımız olan suyu yok etmemeye dikkat etmeliyiz.

Ancak, insanın aklı aşan İHTİRASLARI, doğal dengeyi bozuyor.

Örneğin; ormanları yok ediyoruz!. Oysa, ihtiyaç duyduğumuz OKSİJENİN kaynağı ormanlar. Üstelik, su kaynaklarını korumak için de ormanlara ihtiyacımız var.

Tarım alanlarını yok ediyoruz!.. Oysa, beslenmek için tarım topraklarına ihtiyacımız var.

Su kaynaklarımızı kirletiyor ve tüketiyoruz!.. Oysa, hem tarımsal üretimde hem de insanlığın yaşamasında suya ihtiyacımız var.

Çocukluk yıllarımda su bir “ticari meta” değildi. Çeşmelerdeki suyu içebiliyorduk.

Rahmetli Leyla Atakan döneminde ÇENESUYU da kent içindeki çeşmelerden parasız içilebiliyordu.

Oysa şimdilerde, içme suyunun damacanasına 14-15 TL. ödüyoruz. Ya da çeşmedeki suyu arıtan sistemlere ve filtre değişimlerine büyük bedeller ödemek zorundayız.

Siyasi iktidarlar, yerli ve yabancı maden şirketlerinin çıkarları uğruna, en güzel ormanlarımızı talan ediliyor!

Kentler, “YEŞİL ALANLARI” yok edilerek “ruhsuz beton yığınları” haline getiriliyor! Yağan yağmur sularını tutamıyor, yaşadığımız SEL FELAKETLERİNE şaşırıyoruz!

Su “kıt kaynak” olunca, yer altı sularının peşine düşüyoruz! Yer altı suları da tükeniyor, tarım alanlarımız “doğal çukurlar” yani OBRUKLARLA delik deşik oluyor! (Konya ovasındaki obrukların sayısı 300’ü geçmiş!)

En güzel derelerimiz, göllerimiz ve deniz kıyılarımız, yakın çevrelerinde kurulan sanayi tesislerinin zehirli atıklarıyla kirletiliyor!

Göllerimizde, akarsularımızda, denizlerimizde balık nesli tükeniyor. Kalabilen balıklar da, taşıdıkları civa ve benzeri maddelerle insan sağlığını tehdit ediyor!

Güzelim SAPANCA artık orman ve göl varlığı ile değil, orman alanlarına tecavüz edilmiş, gölü kirletilmiş olmanın acısını yaşıyor!…

İl ölçeğinde Büyükşehir kapsamına alınıp “köy” niteliğinden çıkarılan yeni “mahallelerde” MERALAR yapılanmaya açılıyor!

Kimi şirketlere tatlı kazançlar sağlamak uğruna, ülkemizin en güzel akarsuları, dereleri üzerinde HES üstüne HES yapılıyor, çevrede yaşayan üreticiler tarımsal sulama ve hayvanlarının ihtiyacı olan sudan yoksun kalıyorlar!

Dünyanın çoktan vazgeçtiği, kömür yakan TERMİK SANTRALLER ile hem topraklarımız hem de insan başta olmak üzere tüm canlıların yaşam hakları ellerinden alınıyor, KANSER vakaları hızla yayılıyor!

58 yıllık devlet kurumu “Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü” kapatılıyor!

ÇED-Çevre Etki Değerlendirme süreci gerçek anlamıyla işletilmiyor, çevreye duyarlı insanlar jandarma ve para cezaları ile terbiye ediliyor!

Doğaya ve insan yaşamına kasteden pek çok olayla ülkemiz su kaynaklarını hızla yitiriyor.

NASA’nın uzay fotoğrafları da açıkça gösteriyor ki; Türkiye SU FAKİRİ ülkeler sınıfına giriyor.

Bu ülkenin insanlar “İNSANCA YAŞAMA HAKLARINA SAHİP ÇIKMALIDIR.”

Bugün, “Dünya Su Günü” olarak belirlenmiş. İnsanlar, doğaya zulmeden vahşi ekonomik düzenin yarattığı ve giderek büyüyen felaketin farkına varsınlar diye.

Biz, hızla gelen bu felaketin ve bu felaketi yaratan kirli siyasetin farkında mıyız?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir