AV. ABDURRAHMAN KAYMAK

Hadsiz Paylaşımlar Serisi-1

Tehlikeli şiirler okumaya başlayacağım birazdan sataşasım var dünyaya, şairin dediği gibi ne yapayım !


Kimileri kendi küçük dünyalarına sıkışır ya hani. Benim ki de o hesap. Neden kendilerinden büyük heykeller yaptırır imparatorlar hiç düşündünüz mü? Heykel bir metafordur aslında “unutulma korkusunun” somutlaşmış halidir. Yönetme kaygısı ve arzusu da bu nedenle belirginleşir ve ön plana çıkar bazı insanlarda. Ve işte tam da o an başlar tehlikeli şiirleri şairin. 


Yönetmek demişken çıkacağım bu dolambaçlı, dolaylı ve soyut imalardan birazdan. Yavaş yavaş Kandıra’ya geleceğim.


Komşusu dünyanın birçok ülkesinden demografik olarak daha büyük bir ilçenin sakinleriyiz biz. Evet evet İstanbul’dan bahsediyorum. Aklıma bir Viyana seyahatim geldi. Eşim Merve ile gitmiştik. (Bu arada erkeklere çağrım eşinizden bahsederken ismini özellikle kullanın kadını somutlaştırın, kelimelerin arkasına saklamayın onu, görünür kılın) Viyan’a gitmişseniz Baden’i ziyaret etmek önerilir. Başkent’e yakın sade sessiz birkaç tarihi özelliği olan aman şurasında mutlaka kahvenin tadına bakın minvalinden şeyler işte. Yani finalde koskoca Kandıra’yı düşündüğümde Baden’in bir numarası da yok. Mozart filanca evde iki gece horlamışmış da. Efendim yerde filanca eserinin notaları yazılıymış da hepsi bu işte. Ama finalde binlerce insan ziyaret ediyor, ettiriliyor. 

Şimdi Kandıra’nın muazzam potansiyelleri üzerine konuşmanın vakti geldi de geçiyor bence.

Temel gereksinim: birlikte hareket edebilmek, ortak menfaatler üzerine siyaset üstü bir uyum ile sadece bölgenin menfaatlerine, milli bayram heyecanı ile odaklanmak. Odaklanmanın bir bölümünde Kandıra’nın yaşayan tüm değerlerini bir araya getirmek çok önemlidir. Bu olmadan kolektif bir başarı mümkün gözükmemektedir. 


Şimdi gelelim potansiyellere:

  1. Turizm 
  2. Eko Tarım özelinde kooperatifçilik 
  3. Kandıra’nın dışarıda yaşayan değerlerini bir araya getirmek. Bu kişiler özelinde Kandıra’ya dikkat çekmek. 


100 km ye yaklaşan bir sahil şeridi, her geçen gün kuzeyde sıcaklık ortalamalarının yükselen bir grafik izlemesi, komşu İstanbul’un misafir potansiyeline bir de yeni trend pandemiyi eklediğimizde insanları balkonu dahi olmayan evlerde bunaldıkları ve kaçabilecekleri, rahatlayabilecekleri mekanlar aramaları olağan bir durumdur. Ancak bu potansiyele hazır alt yapıya sahip tesis yok denecek kadar da azdır Kandıra’da.

Büyük otellerden ziyade günü birlik veya maksimum haftalık tatilcilerin ihtiyaçlarını karşılayacak tesislere ihtiyacımız var. Büyük tesisler için küresel ısınma muhtemelen önümüzdeki 30 yıl içinde şartları olgunlaştıracaktır. O yüzden akılcı olanın aktiviteye dayalı günübirlik tesisler olması gerektiğini düşünmekteyim.  Ancak bu tesisler misafirlerine sadece denizi sunmamalı. Dağ yürüyüşleri, bisiklet turları, su sporları, ATV turları gibi aktiviteleri sunar hale gelmelidir. Kimi tesisler sessizliği bir hizmet olarak sunmalı, şehirden kaçan insanların dejarz olmasına imkan tanıyacak düzeyde bir rahatlığı misafirlerine sağlamalıdır. Deniz turizm tek hedef olmaktan çıkarılmalı, mutlaka misafire bir plan/program sunulmalıdır. Bu kapsamda açık hava müzesi olmaya aday birçok tarihi eser mutlaka bir kent müzesinde toplanmalı, tarihsel ve Kandıra bezi gibi kültürel değerler gelen misafirlerin beğenisine sunulmalıdır. Bu alt başlıkta eylem planı bakımından iki önemli saç ayağı ivedilikle hayata geçilmelidir. Birincisi girişimcileri canlı tutacak sektörün ihtiyaç ve beklentilerini takip edecek Turizm Derneği Kurulmalı bu dernek çatısı altında girişimci kabul edilmeli ve dernek mutlaka emsal uygulamaların olduğu Tesisleri tespit ederek üyelerinin bu Tesisleri Ziyaret etmesini sağlamalıdır. Ancak böyle ileri görüşlü bir birikimin kapıları açılabilir. Bölgenin turizm ile eş zamanlı olarak Mutfağı tanıtılmalı, bu konuda coğrafi işaret alabilecek ürünler belirlenmeli ve mutlaka TPE nezdinde girişimlerde bulunulmalıdır. 

Kooperatifçilik tarımdan geçimini sağlayan kesim için kanaatimce tek kurtuluştur. Bu konuda deyim yerindeyse komünist bir tavır sergilenmeli belediyenin ön ayak olduğu kooperatif planlı bir model üzerinden üretilenler toplanmalı ve satılmalıdır. Rekabetçi bir politika yerine içeride birlikte hareket eden, aynı kar marjı ile tüm üyelerine destek olan, Pazar’ı bulan ve satan bir sistem üzerine gidilmelidir. Örneğin bu kooperatif tüm yeşillikleri toplamalı semt pazarında değil, kendi satış noktalarında doğrudan tüketiciye satış yapmalıdır. Satış noktaları Gebze -İstanbul gibi doğal ürünlere erişme güçlüğü çeken yerlerde kurulmalı. Üretim kesinlikle seri olmamalı, ata tohumları kullanmayandan ürün tedarik edilmemeli, mutlaka üreticinin yerel ve küçük üretici olmasına dikkat edilmelidir. Amaç çok ürün satmak olmamalı, kaliteli ürünü doğru fiyata satmak olmalıdır. Seri üretilen ve çok satılan her zaman değersizleşir unutulmamalıdır. Kooperatif hiçbir şekilde zenginleşmemeli mutlaka ve mutlaka üreticisine hizmet etmelidir. Bu nedenle belediye öncülüğünde olması şart olmalıdır. Başka teşebbüslerin seri üretim yapacak şekilde yapılanmasına müsaade edilmemelidir. Kooperatif en basit anlatım ile doğal şartlarda yetişmiş bir elmayı en doğru fiyattan satarak üreticisine ciddi bir ekonomik refah sağlamalıdır. Böylece köylerden merkeze göçün önüne geçilmeli asgari ücrete tama eden gençlerin önü açılmalı, köyde üretim ve köy hayatı özendirilmelidir. 

Kandıra dikkat çekici bir şekilde ajandası büyük bir ilçe, sosyal hayatın, siyasi hayatın, ticari hayatın, eğitim hayatının, sanat hayatını içinden birçok Kandıralı değerimiz var. Bana hayatındaki en önemli gücün ne deseler networküm derim. Bu nedenle Kandıra için bu değerler bir araya getirilmeli güçlü bir network kurulmalıdır. Birinden habersiz insanların güçlü olmaları mümkün müdür? Birlikte olursak güçlüyüz, birlikte olursak yetenek ve imkânlarımızın bir anlamı var. Birlikte olmak zorundayız.

Kandıra ile ilgili böyle haddim olmayan düşünceler, ümitler paylaşmaya devam edeceğim. Gelin tüm tehlikeli şiirleri birlikte okuyalım.

Abdurrahman KAYMAK

One thought on “AV. ABDURRAHMAN KAYMAK

  1. Kandıra aslında sizin de tespit ettiğiniz gibi atalık tohumlarla marka ürünler üreten bir konumda olmayı çok hakediyor. Süt, yoğurt, peynir, yumurta, hindi ve köy tavukları ile de bu seviyesini daha üst düzeylere taşıyabilecek potansiyele sahip.
    Ancak maalesef şu sıralar en çok marka olan ve en çok satmaya çalıştığımız ürün, tarım topraklarımızın arsa muamelesi görerek elden çıkarılmaya çalışılması.
    Kişi başına düşen emlakçı sayısını gördükçe KANDIRALI olarak utanıyorum.
    Payımıza ne düşerse yapalım ve bunları düzeltelim isterim.
    Kalemimize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir