SOSYAL DENEY
Kapkaççı kafaya yer taşı, anında yarılır kanar başı. Durumu izah etmeye koşarak gelirken
arkadaşı, Zekayi’nin korkudan iki gözü de olur şaşı.
Leyla annesinin banka kartıyla üç aylık emekli maaşını çeker, çantasına yerleştirir.
Eksiklerini almak üzere mahalle bakkalına doğru yola koyulur. Yağ ve salçayı unutmayayım.
Müge Anlı başlamıştır. Kaçak gelin bulunsa bari. Önce kirayı yatırırım sonra elektriği. Bu
taşları da buraya yığmışlar. Bir türlü yolu düzeltemediler.
Çantasının omzundan çekilip alınmasıyla şaşkına döner. Borçlara ve siparişlere yatıracağı
paralar cep telefonu uçup gitmek üzeredir. “Çantam! Hırsız! Yardım edin!” Derken gözü
kenarda yığılı taşlara takılır. Karnıyarık yapacaktık akşama.” Bırak lan çantamı! ”Elindeki taşı
fırlatır. Midem bulanıyor.
Taş gencin kafasına isabet eder. Leyla sırtüstü yerde baygın yatan gencin yanına geldiğinde
akan kanı görür görmez kan tuttuğu için bayılır ve gencin üzerine düşer. Gözünün biriyle kıza
diğer gözüyle hırsıza bakmaya çalışan Zekayi’nin gözleri korkudan şaşı olur. “Eyvah ! Genç
öldü mü acaba? Çok yakışıklı diye bunun gibilere diyorlar herhalde. Kızda üstüne düştü. Bu
da mı öldü yoksa?“
“Layn! Kız! Ölmeyin ha! Vallahi öldürürüm sizi bak!”
Zekayi’de artık zekanın z’si kalmaz. Vücudu kontrolden çıkar başına buyruk takılır. Tüm
vücudu titremede, çenesi, ayazda kalmış enik çenesi gibi birbirine vurmaktadır. Bedeni
kafasına göre takılırken sağ bacağında bir sıcaklık hisseder. “Anaam! İşedim galiba!”
İyice kızmıştır yatanlara. “Bu geberesice ölüler yüzünden altıma işedim!” Diye bağırır.
Dizinden aşağıya inen sidik, paçasından çıkmasın diye sağ dizini kırarak yürür. Yatanların
etrafında amaçsızca topallayarak dolaşmaya başlar. Birden aklına abisinin düğününde
oynadığı topal türküsü gelir.
“Seni gidi topal, seni hain topal
Seni zalim topal, bu gecede burada kal“ diye diye oynayarak kalabalığı yarıp gider.

Önce Leyla açar gözünü. Sırma saçlı, uzun kaşlı, masum bakışlı genci görür görmez içinde
daha önce hiç hissetmediği değişik duygular uyanır. Kalbini bir sinek ısırmış ve uçup gitmiş
gibi hisseder. Birden kendine gelir sıçrar, gencin üzerinden kalkar.
“Öldü mü yoksa! Allah’ım ne olur ölmesin! Çantam!“ Başına toplanan kalabalığın içinden bir
genç çantasını verir. “Cep telefonum kırıldıysa yandım. Bu çocuk kaç yaşında? Ay ne kadar
yakışıklı. Niye kızamıyorum ben buna? Allah Allah bu adam az önce benim çantamı
kaçırıyordu. Ben de aklımı kaçırıyorum galiba. Ben o taşı niye attım? Sersem kız! Bu çocukla
böyle tanışmasaydım keşke. Allah’ım bu bir işaret mi yoksa? Bu yüz hiç hırsız yüzü değil. Ne
kadar temiz ne kadar masum. Annee! Ne oluyor bana? Neden olmasın?
Bu arada kapkaççı gözlerini açar. Çantasını veren genç yanına çömelip yaralının elini tutar.
Leyla’ya dönerek “Bacım bizi yanlış anladın biz hırsız değiliz.“
Leyla, “Biz mi, biz derken? Siz kimsiniz, neyi yanlış anladım? Şaka mı bu? Az önce çantamı
çalıyordu.”
Yaralı genç oturduğu yerden yavaşça kalkar “Ben kapkaççı hırsız değilim. Sosyoloji
öğrencisiyiz. Arkadaşımla sosyal deney yapıyorduk. Kafama taş gelmese dönüp yanınıza
gelecek ve duygularınızı soracaktık. Tezimizde kullanacaktık. Çok özür dilerim.“
Bu arada Leyla dikkatini çeker. ”Ne kadar güzel bir kız,” diye düşünür.“ Adım Murat, bu
da arkadaşım Muhittin.“ Duyduklarıyla içi kıpır kıpır olan Leyla gencin yüzüne bakmamak
için gözlerini kaçırırken kızgın rolü oynamakta epeyce zorlanır. “Ben de Leyla“ der sessizce.
“Allahım biliyordum. Bu çocuk hırsız olamazdı.” Tamam sıkıntı yok rahat olun affettim.
Murat, “hatamızı telafi etmek isterim. Düşüncelerinizi de öğrenmek için tekrar görüşebilir
miyiz?”
Leyla içinden “Evet evet evet” diye öyle çok bağırır ki sanki duymuşlar gibi utanır kıpkırmızı
olur. “
Nasıl yani?”
“Telefonunuzu verebilir misiniz?“
“Telefonumu veremem ama numaramı verebilirim.”
“Espritüeliz yani.“
Murat telefon numarasını kaydederken içinden “Zeki ve güzel kız esprili de. Neden olmasın.
İnşallah erkek arkadaşı yoktur,” diye düşünür.
“Çantanızı alamadım ama telefon numaranızı aldım.”
Leyla mırıldanarak “Ben sana gönlümü vermeye de hazırım.“
“Efendim, duyamadım!”
“Hiç, hoşça kal dedim!“
Burhan Yetkin
01.02.2025