Kur’an Okumanın Amacı-İlahiyat Prof.Dr.Murat SÜLÜN

RAMAZAN VESİLESİYLE

KUR’AN-I KERİM’İ  YAŞADIĞIMIZ SORUNLAR EKSENİNDE OKUMAK

MURAT SÜLÜN

KUR’ĀN OKUMANIN AMACI

“Neden Kur’ān okuyorsunuz?” sorusuna; 

–“Kur’ān okuyorum, çünkü Allah’la konuşmuş oluyorum”; 

–“Kur’ān okuyorum, çünkü onu okuduğum zaman moralim düzeliyor”; 

–“Kur’ān okuyorum, çünkü onu okuduğum zaman huzur buluyorum”; 

–“Kur’ān okuyorum, çünkü okuduğum her harfe şu kadar sevap yazılıyor” 

vb. cevaplar verilebilir. Ancak Kur’ān’ın bu tür fonksiyonlar icra etsin diye indirilmediği aşikârdır.

Yukarıdaki soruya verilecek; 

“-Anlamak için Kur’ān okuyorum” ya da 

“-Anlayıp uygulamak için Kur’ān okuyorum”

şeklindeki cevaplar da soruyu tam olarak karşılamış olmaz. Soruyu “Kur’ān niçin anlaşılmalı?” ya da “neden uygulanmalı?” şeklinde anlayarak, cevabı ona göre vermek gerekir. 

Kur’ān okuyoruz; çünkü Kur’ān izzetin, hikmetin, bilginin mutlak sahibi, bizatihî hamde lâyık, âlemlerin merhametli, sevgi dolu Rabbi tarafından gönderilmiş… Kur’ān okuyoruz; çünkü Kur’ān meçhullerle dolu şu varlık âleminde insanoğluna kılavuzluk ediyor; onu karanlıklardan aydınlığa çıkarıyor. 

Okuyoruz; çünkü Kur’ān dünya-Ahiret mutluluğunu garanti ediyor; maddî-manevî sorunlarımıza küllî reçeteler sunuyor. 

Okuyoruz; çünkü Kur’ān’ın damgasını vurduğu toplumlar öteden beri dünyanın insan haklarına en saygılı, ‘öteki’ne karşı en hoşgörülü, en medenî, en güçlü, en ileri toplumları olmuşlar… 

Yani Kur’ān’ı salt “kutsal kitabımız olduğu” için değil, insanlığa getireceği açılımları ve sağlayacağı pratik faydaları devşirmek için okuyoruz, okumalıyız.

SORUN EKSENLİ OKUMA NEDİR?

Sorun eksenli okuyuş derken, Kur’ān’ı kendi realitemizden; iç ve dış dünyada karşılaştığımız sorunlardan hareketle okumayı kast ediyoruz. Esasen, Kur’ān’ın tamamını kendi realitemizden hareketle okumalıyız. Bu, Kur’ān’dan yararlanma namına gerçekleştirilen bütün okuyuşlar için gereklidir. Kutsal bir kitap, ilahî bir kılavuz; elbette bir roman ya da tarih kitabı gibi değil, yavaş yavaş, hazmede hazmede okunmalı; anlaşılmaya çalışılmalı ve söyledikleriyle ve söylemek istedikleriyle bütün mesajları hatta çağrışımları bile dikkate alınmalıdır. Mümin bir okur; okumakta olduğu bir Kur’ān parçasının –objektif anlamı bir yana– kendi realitesini ne açıdan ilgilendirdiğini iyi tespit etmelidir. Kur’ān’ın sonsuz nurundan ancak bu şekilde yararlanılabilir. Ayetlerin gerçek muhatapları yerine kendimizi koyarak… Kendimizi; mümin-müşrik-münafık, Yahudi-Hıristiyan vb. karakterlerle ilgili ayetlerde dile getirilen özellikler açısından tartarak… Örneği: 

“Mâdemki Biz verdik sana bunca şeyi; 

sen de, sadece Rabbine yakar, O’na sun kurbanını. 

(Ve bil ki) asıl güdük, sana kin besleyendir.”

ayetlerini okuduğumuz zaman, –bu ayetler Hazret-i Peygamber’e hitaben inzal edilmiş olmakla birlikte– elimizdeki bunca nimete karşılık bizim de yüce Allah’a teşekkür etmemiz gerektiğini, O’ndan başkasına kulluk etmememiz; hayatımızı O’na adamamız gerektiğini, bu uğurda bizi kınayacak olanlara aldırmamamız gerektiğini çıkartabiliriz; çıkartmalıyız da… Hatta şunu söyleyelim; Müslümanlar olarak Kur’ān’ın eski din mensuplarına; bunların din adamlarına yönelik tenkitlerine dikkat etmeliyiz. Çünkü maalesef, bugün bu yanlışların/günahların hemen tamamını bizler de irtikâp etmekteyiz…

Meselâ; yüce Allah kendisini Rabbül’âlemîn (“Alemlerin Rabbi”) olarak tanıtırken, tıpkı eski din mensupları gibi bizler de Allah’ı tekelimize almaya çalışıyoruz. “Mademki ‘Müslüman’ kimliği taşıyoruz, mademki kelime-i şehadet getiriyoruz, o halde, Allah sadece bizim Rabbimizdir; bizim yanımızda olmalı, bizi düşmanlarımıza karşı galip getirmelidir” gibi bir inancın içerisindeyiz. Oysa Allah katında işler sözlere, etiketlere, kimliklere bakılarak yürütülmüyor. ‘Amel’lere, işe ve icraata, çalışmaya… göre yürütülüyor. 

Ne var ki, sözünü ettiğimiz “sorun eksenli okuyuş”ta, kişi Kur’ān’ı baştan sona doğru ya da konu bütünlüğü içinde değil, sadece o anki derdine derman ve o anki sorununa çözüm bulma amacıyla okuyacaktır. İçinde bulunduğu durumu açıklığa kavuşturan, o anki sorununa çözüm öneren, onu rahatlatıp moral veren ayetleri okuduğu takdirde, bu daha anlamlı olacaktır. Kur’ān’ın bütün ayetleri ile doğrudan muhatap olmakla birlikte, zihin ve gönül dünyasını meşgul eden özel bir durum söz konusu olduğu zaman, o konuyla ilgili ayet/lerle kendisine çok daha yakın bir bağ kurabilir. Sözgelimi çok sevdiği evlâdını ya da ana-babasından birini kaybeden ya da başka bir felâketle karşılaşan imanlı bir kişi, mutlaka yüce Allah’a sığınma ihtiyacı duyacak; dua edip Kur’ān okuyacaktır. Kişi “Korkma üstün olan sensin!” ilahî buyruğunu okuduğu zaman, elbette psikolojik olarak rahatlayacaktır. Nitekim bir Çeçen savaşçı, Kur’ān’ın savaş ortamında kendisine ne denli güç verdiğini bilfiil yaşayarak anlatmıştır. Bu sırada, Kur’ān’ın herhangi bir ayetini okumakla, savaşı, şehitliği, cenneti, ölümün korkulacak bir şey değil, Allah katındaki kalıcı nimetlere ulaşabilmek için bir geçit olduğunu konu alan bir ayeti okumak aynı şey midir? 

“Ey iman edenler! Gerek sabrederek gerekse namaz kıl(ıp Allah’la ve müminlerle bağlantınızı sağlam tut)arak yardım isteyin; şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir… Elbette sizleri belli ölçüde bir korku ve açlıkla; mallarınızdan, canlarınızdan ve ürünlerinizi eksiltmek suretiyle imtihan edeceğiz! Sen şu sabredenleri müjdele ki: başlarına bir belâ geldiğinde: ‘Biz de Allah’a âidiz ve sonunda biz de O’na döneceğiz.’ derler. İşte Rablerinin mağfiret ve rahmeti, özellikle böyleleri içindir; hidayete ermiş olanlar da bunlardır.”

İnsanın türlü türlü hali vardır; gâh cıvıl cıvıl, şen şakraktır gâh mutsuzdur. Gâh ümitvardır gâh karamsar ve umutsuzdur. İnsanoğlu içinde bulunduğu ağır şartlardan dolayı geleceğinden ümit de kesebilir. Ümitsizliği reddeden Kur’ān’ın konuyla ilgili ayetlerini bulup da gönül gözüyle okuduğu zaman, Allah’ın hikmet, merhamet, adalet gibi sıfatlarına imanını tazeleyecek, hayata yeniden bağlanabilecektir. 

Örneği: “Bilesiniz ki şu yaşadığınız hayat (insan ömrü), oyun ve eğlence ile, süslenip püslenmekle, birbirine karşı övünmekle ve, mal ve evlât çoğaltma yarışıyla geçer. Öyle bir yağmura benzer ki, yetiştirdiği ürün çiftçileri sevindirir; iyice serpilip büyüdükten sonra ise, ürünün önce sarardığını, daha sonra çerçöp haline geldiğini görürsün… İşte sizler için de sonunda ya şiddetli bir azap ya da Allah’ın mağfiret ve rızası söz konusudur. Evet bu iğreti (dünya) hayat(ı) sadece gelip geçici bir eğleşme ortamıdır. Siz Rabbinizin mağfiretine ve, gök ile yer arasındaki mesafe kadar geniş olan Cennete koşun; ki o, Allah’a ve elçilerine inanıp güvenenler için hazırlanmıştır. Bu, Allah’ın, dilediklerine verdiği bir lütfudur. Allah, büyük lütuf sahibidir. Gerek yeryüzünde gerekse kendi varlığınızda gerçekleşen hiçbir şey yoktur ki Biz onu yaratmadan evvel bir kitapta yazılı olmasın –inanın bu, Allah’a göre çok kolaydır-; (bu gerçeği) sırf, elde edemediğiniz şeyler için kendinizi yiyip bitirmeyesiniz ve, size kendisinin verdiği şeylerle şımarmayasınız diye (hatırlatıyoruz).”

İnsanın gönlü iyiden iyiye daraldığında, Yunus Aleyhisselâm gibi Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zālimîn duasını okuyarak Allah’ın, o anda kendisini gözetlediğinin bilincinde olması, 

-Gönül (kalp) aynasını kirleten bir hata/günah işlediğinde, Hz Adem ve Havva validemiz gibi Rabbenâ zalemnâ enfüsenâ ve in lem tağfir le-nâ ve terhamnâ le-nekûnenne mine’l-hāsirîn diyerek tevbe edebilmesi, 

-Başına ciddi bir hastalık geldiğinde, Eyyûb Aleyhisselâm gibi Ennî messeniye’d-durru ve ente erhamu’r-râhimîn diyerek Allah’a sığınması,

-Büyük bir nimete mazhar olduğunda, Hazret-i Süleyman gibi Hâzâ min fadli Rabbî diyerek o imkânın sonuçta Allah’tan olduğunu bilmesi… ne kadar önemlidir. 

Savaş çerçevesinde; cihad, sabır ve sebatın önemini vurgulayan, müminleri zalimlerle savaşmaya teşvik eden ve bütün bunlara karşılık ilahî yardımı ve cenneti vaad eden ayetlerin, yumuşacık koltuğunda çayını yudumlayan bir Kur’ān okuru üzerinde bırakacağı etkiyle bizzat cephede savaşanlar üzerindeki etkisi bir olabilir mi? Bu tür ayetlerin cephedeki askere verdiği moral güç ile savaş ortamından uzak müminlere etkisi şüphesiz bir olmayacaktır.

Bu tür bir okuyuş için elbette, hangi ayetin hangi konu ile ilgili olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Konulu okuyuş çerçevesinde verdiğimiz kaynaklar bu okuyuşta da okura rehberlik edecektir. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir