Köy Çezmesi Ya da Kandıra Bezi-Prof.Dr Işıl ALTUN

KOCAELİ VE ÇEVRESİNE AİT BİR DOKUMA:

KÖY ÇEZMESİ YA DA KANDIRA BEZİ

“Dokumayan kadına ekmek yok” Atasözü

Toplumların geçmişten bugüne taşıdıkları maddi kültür değerleri arasmda, halk plastik sanatları önemli bir yere sahiptir. Üretim tekniği ve biçimiyle, kullanılış amacıyla, insan ihtiyacım karşılamaya yönelik karakterde doğan halk plastik sanatları; renkleri ve nakışlarıyla üretenlerin beslendikleri kültürel ortamın, sahip oldukları estetik zenginliğin de anlatım aracıdır.

Bir yöre kültürüne ait halk sanatı ürünleri, o yörenin, bölgenin ve ürünü yaratanların, yani halk sanatkârlarının karakteristik özelliğini, tarzım, öylesine yansıtırlar ki, o yörenin adıyla anılırlar. Bir halıya bakıp, ‘ bu Hereke halısıdır ” ; bir dokumaya bakıp, ” bu Kandıra bezidir deniliyorsa, o yörenin ” tarzı “ndan , geniş anlamda kültürel kimliğinden söz edilebilir.

Anadolu’nun coğrafik konumu, doğal zenginlikleri; Anadolu İnsanının yaşama biçimi, maddî – manevî pek çok kültürel unsurun bu topraklarda yaşamasına ve gelişmesine sebep olmuştur.

H. Örcün Barışta, Anadolu Türk el sanatlarının Asya’dan İran ile Irak’a göç eden Büyük Selçuklular (İran Selçukluları) ve onlara etki eden Hun, Göktürk, Uygur, Gazne, Karahanll gibi Türk devletlerinin sanatlarından kaynaklandığını; Hitit, Firig, Yunan, Roma, Bizans sanatları gibi Anadolu uygarlıklarından beslendiğini; İslâmi çevrede gördükleriyle de serpildiğini belirtir (Barışta, 1998:1). Anlıyoruz ki, Denizli’den İçel’e, Gaziantep’ten Çanakkale’ye, Rize’den Antalya’ya, Kastamonu’dan Şile’ye, Isparta’dan Kırşehir’e, Mardin’den Balıkesir’e, Sinop’tan Sakarya’ya, Tokat’tan Kocaeli’ ye hemen her coğrafyada yaşayan ve araştırmamızın da konusu olan dokumacılık, Türklerin Ata yurdu Orta Asya’dan Anadolu topraklarına gelmiş; Anadolu’daki başka uygarlıklarla kaynaşmış ve gelişerek günümüze ulaşmıştır.

Asya’ da Pazınk kurganında, Anadolu’da Çatalhöyük’te (MÖ: 6000) bulunan dokuma numuneleri, Asya’dan Anadolu’ya taşınan dokumanın gelişim serüvenine, ileri bir kültür seviyesine işaret eder niteliktedir. İnsanlığın kültür tarihi ile dokuma sanatının gelişimi paralellik göstermektedir.

Günlük yaşamın her anında, her alanında, kullanılan eşyalarda, görülen yapılarda, insan ilişkilerinde, eğitim basamaklarında olan dokuma (s.lX); “toplumların gelişmelerinin, oluşumlarının, moral ve estetik normların, dini ve kültürel inançların değerIendirilebildiği teknolojik ve arkeolojik bir araç “tır (Özsoy,2001: 1).

İpek, pamuk, yün, keten, kenevir gibi eğirilebilir malzemelerle, basit el tezgâhlarında kalın-ince dokunan; yalın, süssüz, basit kumaşlarbezler Anadolu kadınının becerikli ellerinde yaşamsal bir öze dönüşmektedir. Doğumdan ölüme; hayatın her geçiş döneminde dokuma, kendine karşılık bulmuştur.

Alan araştırmamızı yaptığımız Kocaeli’nin ilçesi Kandıra’da, dokumanın en basit şekli bezayağı kullanılmış, geçmişte çocuk alt bezi, peşkir (mahrama), yağlık, iç don, mintan, uçkur, çevre, kese, gelin bürgüsü, heybe, çarşaf, kefen olarak köylünün ihtiyacım karşılamıştır.

Kandıra’nın köy bezi, köy çezmesi (—çözme) diye adlandırdığı mahalli dokumanın üretim tekniği, uygulanış şekli, kullanılış amacı köylünün günlük yaşam ihtiyacından doğmuş ve gelişmiştir.

Köy bezinin, çezmenin hammaddesi olan keten, ketenin tarımı, dokumacılığı, Kandıra ve çevresinde çok eski yıllardan beri bilinmekte ve yapılmaktadır. Keten bitkisinin ekiminden, ip haline gelene kadar geçen, havuzlama, kurutma, kırma, tarama, yumuşatma, eğirme, ağartma, çözgü hazırlama, dokuma” (Arlı, 1983:31); geleneksel yöntemlerle yapılan meşakkatli işlemlerdir.

Endüstriyel gelişime bağlı olarak seri üretimler; köyden kente göç gibi ekonomik ve sosyal değişimler; ketenin ilkel şartlar ve uzun zamanda üretilmesi, sanayi ürünleriyle rekabet edememesi, pazarlamanın sağlanamaması yörede keten tarımını ve buna bağlı olarak dokumacılığı olumsuz yönde etkilemiştir.

Sanayileşmenin, gelişen teknolojilerin; kadın emeğine dayalı dokumayı, makinaya dayalı endüstri dokumacılığına dönüştürdüğü bir gerçektir. Bu yüzden, halkın yaşam şekliyle, karakteristik özellikleriyle, manevi değerleriyle, duygu ve düşüncesiyle ilgili pek çok kültürel unsurumuz gibi kalın-ince ve kirkitli dokumalarımız hızlı bir geçiş süreci içinde az üretilir ya da üretilemez olmuştur. Tüm olumsuzluklara rağmen Kocaeli ve çevresinde (Bu çevre , Ağva, Kandıra, Eşme, Akçakoca, Taraklı, Kaynarca, Mudurnu, Göynük; Kocaeli’ ye bağlı Balören, Taşköprü) geleneksel dokumacılık, dalgalansa da yok ölmamıştır. Yaptığımız alan araştırmalarında köylünün tek tek de olsa evlerinde “düzen”Ierİnİ kurup, İhtiyaçlarını karşılamak üzere bez dokuduklarım tespit ettik. Yöre halkının âdetleri, gelenek ve görenekleri, inançları, dokumanın özü, atkı çözgülerde kodlanarak, günümüz için, şaşırtıcı bir devamlılık sağlamıştır.

Pek çoğu okur yazar olmayan köy kadını; süslenme, giyinme, barınma unsuru olarak kullandığı, kullanışlı, sağlıklı, sağlam, rahat, sade, işlevsel ve kendine özgü köy çezmelerini, dokumaları günlük yaşammdan çıkarmamıştır.

Ak kenarlı, gök kenarlı, kırmızı kenarlı, sarıgraflı yalınkatları gömlek, örtme; ince dokunuşlu bürümcükleri bürgü; kırmızı-mavi çözgülü çözmeleri çarşaf, tahılını saklamak ve korumak için çuval, son yolculuğuna çıkan kişiye kefen olmuş; satırlı ve aynalı diye isimlendirilen kirkitli dokumalar tabutların üstüne örtülmüş, sonra camilere serilmiştir.

Topraktan gelip toprağa gideceğine inanan köylü kadınlar, ekip biçtikleri, ip haline getirdikleri ve dokudukları kefeni, aynalı sandıklarda kefenlik saklarlar. Kadınlar, beni, benim dokuduğum beze sarın, kefenimi ondan yapın, diye yakınlarına tavsiyede ve vasiyette bulunurlar. Son yolculuklarında, başkalarının parası ve emeği geçsin istemezler.

Kandıra ve çevresinde önceleri, evlenme yaşına gelen kızların kaç arşın bez dokuyabildiği, ne kadar keten otu yolduğu, maharetinin göstergesi sayılmıştır. Kandıra’da kızlar bez dokusun diye, doğduklarında göbekleri “düzen”in kenarına bağlanmaktadır.(Altun, 2004:136)

Kızın erkek tarafına verdiği nişan bohçasında ( yörede buna dürü denmektedir), kendi dokuduğu köy bezinden yapılan göynek, iç donu bulunur. Verilen göyneklerin yakası kullanılmadan önce açılmaz.

Kandıra’nın Bağırganll köyünde yaptığımız çalışmalar sırasında, oğlunu trafik kazasında kaybeden bir annenin, “yakası açıkmadlk göyneklerin kaldı, bizi tez elden bırakıp nere gittin?” diyerek, kendi dokuduğu bezden diktiği göyneğe sarılarak, ağıtlar yakışına tanık olduk.(l). “Yakası açılmadık, giyilmedik göynekler” sözü çok şey anlatmaktadır. Kadın göyneklerinin yakası işlenir. Gelin arabasını sürene gelin, araba göyneği vermektedir.

Sözde, kız tarafı, erkek tarafına kızın hazırladığı para kesesi, paçaları dantelli iç donlar, takke ve çevre vermektedir. Bir Kandıra türküsünde, kızın evliliğe rızalık verdiğini sembolize eden çevre şöyle geçer:

Üç güzel oturmuş gergefin işler

Gergefin üstüne dökülür yaşlar

Herkes sevdiğine çevre bağışlar

Erkek ailesi, kız tarafına söz kesmeye giderken, dantel iplikleri, keten burmaları, pamuk, tongullu peşkirler, mahramalar, çemberler götürmektedir. ( Altun,2004:254)

Köylü, pamuk bulamadığı için, atkısı ve çözgüsü keten olan kalınca bezler dokuyup, bunlara çalı batmaz-diken batmaz demiş, erkekler, odun yapmaya gittiğinde bu kalın dokumadan yapılan iç donları, pantolonları giymiştir. Günümüzde, makbul sayılan keten bezi, o günlerde, köylünün fakirliğini anlatır. Bir ninnide de belirtilir bu:

Dandini dandini dan ister

Annesinden don ister

Keten bezini beğenmez

Top top kumaş ister ( a.g.e.,251)

Araştırma yaptığımız Kandıra ve çevresinde ketenin kıtık denilen çöpü bile ziyan edilmez. Kıtıktan, yatak, yastık yapılmakta ve hala kullanılmaktadır. Ketenin çok zahmetli yetiştiğini vurgulayan köylü, bu zahmeti, ketene annesinin beddua ettiğine yorar. Annesi ketene: “Fırın alevi ol da, sürün” dediği için, o gün bu gün ketenin hiç yüzü gülmemiş.

Köylü kadınlar, köy bezine çıtlak kahve, yıldız, manda gözü, kırkayak, sevda çiçeği, karpuz çekirdeği, karanfil, kutulu sarma adım verdiği motifleri işleyerek; dokuma anlamına gelen tekstili ; halk plastik sanatlarının estetik doruğu olan, duygularını ifade ettiği bir metne, yani ‘text’ e dönüştürmüştür.

Kandıra ve çevresinde dokunan ak kenarlı, gök kenarlı, direkli, düz, yalın köy bezleri, kirkit kilimler, dokuyanların duygu, düşünce ve inançlarının simgesidir. Tezgâhlar, o yörenin maddi ve manevi kültürünün kodlanarak geçmişle bugün arasındaki güçlü köprüyü kuran en önemli iletkenlerdir. Bu yüzden köklü bir geçmişe sahip olan Kandıra ve çevresindeki Türkmenlerle dokuma sanatı bütünleşmiş; köy bezi yörenin kültürel tarzını oluşturmuş ve başkalarınca “bu Kandıra bezidir” denilecek imajı sağlamıştır.

Gelişen teknoloji sayesinde dünyamız gittikçe küçülmektedir. Yörelerimize ait farklılıklar korunmazsa yerel renkler birbirine karışacak ve M. Öcal Oğuz’un ifadesiyle “Küresel benzerlikler karşısında önemi artan ve ‘biz’e ‘biz’ dememizi sağlayan farklılıklar temelinde biçimlenen ulusal kalıtımız” (Oğuz, 2002:31) m kültürel devamlılığım sağlamadan hızla eriyip gidecektir. “El sanatları dünyada önceleri ulusal kültürün ‘maddi’ boyutu olarak algılanır ve halk ekonomisinin bir parçası olarak görülürken; günümüzde ‘ulusal kalıtın’ en kolay küreselleşebilir ‘görsel’ ürünleri olarak değerIendirilmektedir. ” ( a.g.e.,32)

Biz de “ulusal kalıt” bağlamında değerIendirilebilecek bir ürün olarak “Kandıra bezi”ni 2002-2005 yıllarında Prodccom (ÜrünGeliştirme-iletişim) projesinde değerIendirmek istedik. İçinde yer aldığım, Avrupa Birliği destekli, Unesco onaylı bir proje olan Prodecom’un amacı, yok olması istenmeyen, kadın el emeğine dayalı sanat dallarına özel önem verilerek, sanatkârların ekonomik ve mesleki yeterliliğini arttırmak, yok olan kadın el emeğine dayalı kültürel mirası yeniden canlandırmak ve korumaktı. Ve bu projede “Kandıra bezi” kültürel kimliğine yakışır şekilde yer alsa da Truva filminde binlerce metre kullanılan Denizli Buldan dokumaları kadar şanslı olamadı. Ancak, dikkatler Kandıra bezine çekilebildi.

2005 yılından sonra Kandıra Kaymakamlığı ve İzeyap ( İzmit Evlerini ve Tarihini Yaşatma Koruma Derneği) keten ekimini sağlamak ve dolayısıyla Kandıra bezini yaşatabilmek adına girişimlerde bulunmuştur. Kaymakamlık, Kandıra’ya bağlı Kocakaymaz köyünde Kocakaymaz Köy Kalkındırma Kooperatifini kurdurarak, köyde terk edilmiş bir okulu Kaymaz Köyü Keten Dokuma Evi haline getirmiştir Büyükşehir Belediyesi, binlerce yıllık bir kültürü geleceğe taşıyacak bu düşünceye destek vermiştir. (Kocaeli Gazetesi-Pİşmaniye, Aralık 2005:6) Kaymakamlık köylüye keten ekmesini, ürününü satın alacağını söyleyerek teşvik etmiştir. 17 Nisan 2006’da Kandıra keteni, İzeyap ve Çekül ( Çevre ve Kültür Değerlerini Koruma ve Tanıtma )Vakfı aracılığıyla Hilton’da düzenlenen Uluslararası Kadın El Sanatları Fuarında, kadın el emeğini yansıtan bir imge olarak sunulmuştur.

Kocaeli ve çevresine ait Karamürsel sepeti, Hereke halısı, Kandıra yoğurdu ve İzmit pişmaniyesi gibi, köy çezmesi ya da Kandıra bezi de geçmişten bugüne taşınan, “seçilmiş, meşhurlaşmış, işlenmiş ve üzerinde uzlaşılmış kültürel verimler olan imgeler”dir. (Oğuz, 2003: 175).

Kocaeli ve çevresinde halkın yaşamıyla bütünleşmiş olan “Kandıra bezi”, halk kültürünün “kültür turizmi” alanında küreselden yerele; yerelden küresele, millîlik ve evrensellik bağlamında bir yol; önemli açılım noktalarından biri olabilir.

Dipnotlar:

l) 25 Mart 2004’te Kandıra- Bağırganlı’da yapılan görüşme.

2) Fahriye Yaşar,1924-Yusufça ,evli, ev hanımı,okuma yazması yok.

KAYNAKLAR

l. Arlı, Mustafa, Kandıra İlçesinde Keten Dokumacılığı, II.Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri V.Cilt (Maddi

  1. Altun Işıl,Kandıra Türkmenlerinde Doğum Evlenme ve Ölüm,Yayıncı Yayınları,Kocaeli,2004.
  2. Barışta, H.Örcün, Türk El Sanatları, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1998
  3. Oğuz, M. Öcal, Küreselleşme ve Uygulamalı Halkbilimi, Akçağ Yayınlan, Ankara,2002
  4. Oğuz, M. Öcal, Kültür Turizminde İmgelerin Yeri,Halk Kültürlerinin Uluslararası İlişkilere katkısı Sempozyumu Bildirileri, Motif vakfı Yayınları 2003.
  5. Özay, Suhandan, Dünden Bugüne Dokuma Resim Sanatı, Kültür

Bakanlığı Yayınları, Ankara,2001

  1. Kocaeli Gazetesi,Pişmaniye eki, 18 Aralık 2005,Pazar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir