KÖY ENSTİTÜLERİ VE İSMAİL SAFA GÜNER
Nüfusunun ezici çoğunluğu köylü olan bir toplumda “Köylü,” emekçinin ta kendisidir. Atatürk’ün söylediği de anlam olarak budur, “Köylü milletin efendisidir.” Ancak yıllarca süren savaşların ardında en çok “Harap ve bitap” olan köylüdür.
Köylünün yoksulluk ve karanlıktan kurtulmasına büyük önem veren Atatürk’ün sağlığında girişilen adlımlar, 17 Nisan 1940’ta Köy Enstitüleri’nin kuruluşu ile yeni boyutlar kazandı.
Ülkenin her yöresinde kurulan Köy Enstitüleri, alt bölgelerindeki illerden gelen öğrencileri ile sadece eğitim ve öğretimde değil, sağlık ve tarım alanında yetişen mezunlar ile de Türk Köyü’ne temel bilgileri götürdüler.
Köyü’ne yabancılaşmamış insanlarla, önce köylü eğitilmeliydi. O, Enstitülü öğretmenler, Köyü’ne yabancı kişiler değildi.
Benim ilkokul öğretmenim, öğretmenliği yanında çok sesli müziği de kavramış, toprağın daha verimli olması için tarlaların nasıl sürülmesi gerektiğini, ağaçlandırmayı ve fotoğrafçılığı da bilen, Kandıra’nın Safalı Köyü’nden rahmetli Hüseyin Korkusuz’du. Arifiye ve İvriz’deki enstitülerde okumuş, İvriz çıkışlı öğretmenim. Onun ve yüzlerce öğretmenin öğretmenlerinden biri olan, adı eğitim tarihine geçmiş yöneticilerinden biri olan rahmetli İsmail Safa Güner ise bir eğitim kahramanıydı.
* * *
Çocukluğumuzda Kandıra’nın nüfusu şimdikinin dörtte biri kadardı. Herkesin birbirini tanıdığı çarşıda “Bol Kepçe Aşevi” sahibi eniştemiz Nihat Sarıçay “Evladım” demişti; “Bu selam veren bey, Safa Güner, Kandıra’da öğretmenlik yapmıştı. Demokratlar onunla çok uğraştı. Büyük adamdır.”
Ama ne uğraşma!
Uğraşmalara kahramanca direnen Safa Güner’i tanımam böylece olmuştur. 1950’lilerin ortası olmalı. Yıllar sonra öğretmenim Hüseyin Korkusuz’dan Safa Bey’in yiğitliğini dinledim. Ankara’da kızımın okuluna yakındı evi ve sık sık karşılaşır, selamlaşırdık, üç oğullarıyla tanışırdık.
İlk gençliklerinden beri arkadaştılar, rahmetli kayınpederim Hamdi Sarı ile. Benzer rahatsızlıklardan dolayı, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde ameliyatlarını yapan çok değerli ağabeyimiz Prof. Dr. Yusuf Ziya Müftüoğlu, Safa Bey’in müdür olarak görev yaptığı Düziçi Köy Enstitüsü çevresinden yetişmiş bir büyüğümüzdü. Adana’nın Düziçi Köy Enstitüsü, Safa Bey’in yaşancasında önemlidir. Irmaklar önemlidir. Oğullarından ikisinin adları Seyhan ve Ceyhan’dır.
Özgeçmişini ve diğer bilgileri kendisinden sağladığım oğlu, arkadaşım Ceyhan Güner, Safa Bey’in çok sevdiği Bağırganlı Köyü’ndeki evine, uzun sayılacak aralıklarla gidebilmenin yakınması içinde.
* * *
Dumlupınar’da 1912 yılında doğan İsmail Safa Güner,1930 yılında Konya Muallim Mektebini, 1938 yılında Gazi Terbiye Enstitüsü’nü bitirmiştir.
Konya Muallim Mektebinden mezun olduğu sıra, 18 yaşın altında olduğundan memur olarak atanması için yaşı büyütülmüş. İlk görevi, Kandıra Yatılı Bölge Okulu öğretmenliği. 18 yaşında Kandıra’ya öğretmen olarak atanmasının bir büyük yararı da, Kandıra kızıyla evlenmek olmuş!
Hendek Kazımiye Nahiyesi İlkokulu başöğretmenliği, yedek subay askerlik, Ankara’da Gazi Terbiye Enstitüsü’nde yükseköğrenim, Erzurum ve Ağrı illerinde, ilköğretim müfettişliği, 1943’te ikinci askerlik ve Adana Düziçi Köy Enstitüsü Eğitim başı ve Eğitimbilim öğretmenliği.
Yaşancasında, işinde ve eğitimci kişiliğinde sarsılmaz yeri olan Köy Enstitüsü dönemi, Düziçi Köy Enstitüsü’nde başlamış. Ardından Konya İvriz Köy Enstitüsü Müdürlüğü, Kastamonu Gölköy Köy Enstitüsü Müdürlüğü ve o zamanki adıyla Kocaeli Arifiye Köy Enstitüsü Müdürlüğü.
Daha sonraki yıllarda Çerkeş Ortaokulu öğretmenliği yaptı ve sürdürülen siyasi baskılardan dolayı öğretmenlikten ayrılarak 1954-1958 arası Etibank Genel Müdürlüğü’nde Eğitim Şefi olarak çalıştı.
Türkiye Kömür İşletmeleri bünyesindeki Zonguldak Armutçuk Ortaokulu Müdürlüğü’nden sonra emekli oldu.
* * *
Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) kurucu üyesi ve ikinci başkanı da olan İsmail Safa Güner’in 1954/1960 yılları arasında Pazar Postası Gazetesi’nde “Arifoğlu” imzasıyla haftalık yazıları yayımlanmıştır.
Arifoğlu adıyla yazmasının temel nedeni siyasal baskılar da olsa, bu imzada, geçmişine sahip, onurlu bir Arifiye Köy Enstitüsü müdürünün, o Arifiye günlerinde yaşadığı haksız, dayanıksız, yalan ve kara çalmaların izlerini de bulmaz mısınız?
Arifiye Köy Enstitüsü Müdürü olarak görev yaparken bir soruşturma ve yıldırmadan sonra, 1951’de bakanlık emrine alınması ve iki yıla yakın bir hukuk savaşımından sonra öğretmenliğe dönüşü arasındaki günler bir “Cadı kazanı” öyküsüdür.
Demokratlara “Celaliler” dediği ihbarları, büyük eğitimci ve enstitülerden sorumlu genel müdür İsmail Hakkı Tonguç’un Arifiye’de çekilmiş bir fotoğrafının yönetim odasında asılı bulunması, Adana Düziçi Köy Enstitüsü Müdürü iken Tonguç onuruna verdiği yemekte sofranın orağa benzetilmesi, basılmamış kitabında “Halk Demokrasisi” deyişinin bulunması, sakıncalı görülen kitapların okula sokulması, fazla film gösterilmesi, okuldan kaçan öğrencilere göz yumulması…
Bütün soruları hak ettiği biçimde yanıtladı Safa Bey, Müfettişler haksızlığı biliyor ve görüyor ancak bir şey yapamıyorlardı.
Gerçekte uğraşılan Safa Bey’lerin kişiliğinde Köy Enstitüleri’ydi. Safa Bey’leri yıkamadılar ama yasal düzenlemelerle Köy Enstitülerini darmadağın ettiler, kapattılar.
Kapatılmamış olsalardı, onlar Kent Enstitülerine dönüşürdü. Yeni yeni işlevler üstlenirlerdi.
İsmail Safa Güner’den sonra Arifiye Köy Enstitüsü Müdürlüğüne getirilen Azmi Gökmen’in kızı Zekiye Gökmen eşimin Çamlıca Kız Lisesinden sınıf arkadaşıydı. Genç sayılacak yaşta yitirdiğimiz Zekiye, eşimin hep en yakın arkadaşlarından biri olmuştu. Ankara Bahçelievler’de biz 39 sokakta otururken Azmi Gökmen ve kendisi gibi öğretmen emeklisi eşi ve iki kızıyla bir alt sokakta otururdu. Azmi Bey Karamürsel’de de görev yapmıştı ve Karamürsel CHP eski Belediye Başkanlarından Cemil Bal ile arkadaş idi. Zekiye ve ablası Cemil Bal’ın kızı Ferhan Bal ile çok yakın idiler. Azmi Beyin oğlu Kurtuluş ağabey Adapazarı’nda uzun yıllar doktor olarak görev yaptı.
Bu 17 Nisan gününde, Köy Enstitüleri’nden yetişmiş yaşayan eğitimcilere sağlık ve esenlik diliyorum.
İsmail Safa Güner’in manevi kişiliğinde, aramızdan ayrılanların ışık içinde olduklarına inanıyorum.