UZAKTA KALAN BİR SEVGİLİ…
Her insanın havasını soluduğu, önce bilmediği halde sonradan insanını tanıdığı ve orada yaşadıklarını unutmadığı yerler vardır.
Onlar uzakta kalan sevgililer gibidir. İlk karşılaşıldığında bilinmezleri çok, bilinmezliklerin gölgesinde korku, heyecan, ardından da tutku yaratan ilişkilerin yatağı olur bu yerler.
Sonrasında zorunlu ayrılıkların getirdiği kalın bir örtü… Bu örtü gittikçe incelir, incelir ve sonunda görülmesi gereken bir düş sahnesinin tül perdesi olur.
İşte benim Kandıra ve Kandıralılarla olan ilişkim, böyle hayal gibi biçimlenen bir zaman dilimidir.
Doğma büyüme İzmitli olarak Kandıra maceram, eniştemin yazın bizi götürdüğü kısa Kefken tatilleriyle başladı. Sonraları dünyada gördüğüm en güzel plajlarda bile aklımdan uzak tutamadığım Kovanağzı’nda unutulmayacak güzellikler yaşadım. Gerek çadırda, gerekse derme çatma kulübelerde, bazen de zorunluk nedeniyle otomobil koltuklarında uyuduğum sayılı günler altın değerindeydi.
Benim için acı-tatlı olayların ilkleri de orada gerçekleşti. Gecikmeli olarak yüzmeyi orada öğrendim, hayatımda ilk kez tavuk kesmenin önce kahramanlığını, sonra da derin acısını orada öğrendim. Neredeyse çocuk yaşımda zorunlu kaldığım bu cellatlıktan sonra, hayatımda bir tane bile hayvanın canına kıymadım.
Kandıra ile ilişkim, deniz sefası seferlerinin yanında gazetecilik nedeniyle oldu.
Yaz tatillerinde İzmit’teki yerel gazetelerde çalışıyordum. Yaş 16-17. Birsen Özkaya ağabeyimizin DOĞUŞ Gazetesi Gölcük’e taşındı. Ben de orada çalışmaya başladım. Birsen Ağabeyim bir gün “Adnan, dedi, sen Kandıra’ya gidip geliyorsun, orada gazete yayınlanıyor mu?”.
“Sanmam,” dedim. “Gel dedi, orada bir gazete çıkaralım. Hem haberlerini koyarız hem de üç beş kuruş resmi ilan alırız…” Yazılar senden, teknik tüm çalışmalar benden, kazandığımıza ortağız.”
Bana çok çekici geldi. Kazandığım para ile aileme katkım olurdu, bir de kendi gazetemi yayınlayacaktım.
Gazetenin adını “Kandıra Postası” koyduk. Küçük ebat, 4 sayfalık bir gazete idi. Benim yaşım tutmadığı için zorunlu olarak sahibi olarak annemi göstermiştik.
Haber toplamak için Kandıra’ya gitmem gerekirdi. Orada bana yardımcı olacak hiç kimse tanımıyordum. Durumu babama açtım. Babam “Orada bir askerlik arkadaşım var. Ona “Sıçan Mehmet” derler. Gittiğin zaman onu bul. Kendini tanıt, sana yardımcı olur…” dedi.
Bugün Merkez Bankası’nın bulunduğu yer o dönemde İzmit’in otobüs terminaliydi. Kandıra’ya burunlu otobüsler çalışıyordu. Birine bilet aldım ve de çok sevdiğim şoför mahallindeki koltuğuma kuruldum. Otobüsün şoförü sonraki günlerdeki gelgitlerimde can arkadaş olduğum (maalesef adını hatırlayamıyorum) hayat dolu bir genç adamdı.
Gelecek yazı: KANDIRA YOLLARINDA…
1943 yılında İzmit’te dünyaya geldi. İlk, orta ve liseyi İzmit’te Üniversite eğitimini İst. Ün. İktisat Fak. Gazetecilik Enstitüsünde tamamladı. Gazeteciliğe çok küçük yaşlarda İzmit’teki yerel basında başladı. Fakültede öğretmeni olan Abdi İpekçi’nin çağrısı ile Milliyet Gazetesi’nde profesyonel oldu. Askerlik görevinden sonra İzmit’e döndü. Kocaeli Sanayi Fuarı’nın kuruluş yıllarından itibaren 19 yıl kadar müdürlük görevini sürdürdü. Türkiye’de ilk kez açılan Kocaeli Eğlence Fuarı’nın programını hazırladı ve uygulamasını yürüttü. İkiz görev olarak Kocaeli Sanayi Odasının basın danışmanlığını yaptı. 47 yıl önce Kocaeli Gazetesi’nin kurucuları arasında bulundu, 2 yıl genel yayın yönetmenliğini yaptı. Dünya Ekonomi ve Politika Gazetesi’nde temsilci ve yazar olarak görev aldı. Fiilen emekli oluncaya kadar da 16 yıl çeşitli büyük sanayi kuruluşlarında basın danışmanı olarak çalıştı. Evli, iki çocuk babası.