KÜRESEL ISINMADA DOĞANIN AZALTICI ETKİLERİ
Küresel ısınmanın nedenleri :
Küresel ısınma sera gazlarının emisyonu sonucu atmosferdeki sıcaklığının yapay olarak yükselmesidir. Sera etkisi yapan önemli gazlar; karbondioksit, metan, floroklorokarbon, ozon ve su buharıdır. Bilim insanlarına göre, bu emisyonlar nedeniyle önümüzdeki ilk 50 yıl içinde genel sıcaklıkta 2-5C arasında artış beklenmektedir.
Ormanların azaltıcı etkileri :
Karışık ve basamaklı orman kuruluşu örneği
Yeryüzündeki biyokütle 100 milyar ton karbon depolar. Bu miktarın %80’i ormanlarda gerçekleşir. Doğaya yakın karışık ve basamaklı orman kuruluşları, emisyonlara en iyi alternatif olarak gözükmektedir.
Karasal yaşama geçiş ve karasal canlılardaki artışın ana nedeni, atmosferde yeterince oksijenin var olması idi. Burada ilk tür zenginliğini bitkiler yaptı. Bitkilerin fotosentez yoluyla karbondioksiti tutup oksijen vermesi sayesinde dünyadaki hayvan türleri de çoğalmıştır. Bilindiği gibi, bitkilerin ürettiği oksijen, öteki canlıların solunumu ve yaşaması için çok gereklidir.
Evrim süreci ile birlikte yeşil alglerle başlayan ve ormanlarla gelişen bitki toplulukları, küresel ısınmaya karşı havadan karbondioksiti çekip karbonun bir kısmını devre dışı bırakırlar. Bunun yerine en hayati gereksinmememiz olan oksijeni üreterek insanlığın hizmetine sokarlar. İnsanoğlu bir saate 25 litre oksijene gereksinim duyar. Bu da 150 m2’lik bir yaprak yüzeyi tarafından karşılanır. Örneğin, tepe çapı 15 metre olan 25 metre boyundaki kayın ağacının saatte 1.7 kg oksijen ürettiği hesaplanmıştır. Bu 72 kişinin oksijen gereksinimine denk bir değerdir. Yüz yaşındaki bir kayın ağacının, özümleme sırasında ürettiği oksijen bir yana, bir saate 2350 kg karbondioksit kullandığı, bu değerin de 40 kişinin bir saatte çıkardığı karbondioksit miktarına eşit olduğu ortaya çıkmıştır.
Kaldı ki orman, havadaki kirliliği emip tozu süzerek de çok önemli işlev görmektedir. Örneğin, 1 hektarlık çam ormanının yılda 30-40 ton, ladin ormanının 32 ton, kayın ormanının da 68 ton tozu süzdüğü saptanmıştır.
Atmosfere attığımız bir ton karbon 20 dolara mal olmaktadır. Yalnız başına tropikal ormanlar 3.7 trilyon dolarlık servis vermektedir.
Bir otomobilin bir saate tükettiği oksijen miktarı 800 insanınki kadar olduğu düşünülürse, bitkilerin ürettikleri oksijen miktarı tüketime yetmemektedir. Ancak aradaki fark su plaktonları tarafından karşılanmaktadır
Ormanlar, toprağın fiziksel özelliklerini iyileştirerek yüzeysel akışları azalttığı, buna bağlı olarak toprağın aşınmasını ve taşınmasını en aza indirdiği, bu arada toprağın alt katmanlarına giden su miktarını artırdığı bilinmektedir. Bu şekilde toprağın suyu tutmasına yardım ederek, sel felaketini önlerler. Yüzeysel akış çıplak alanda %56, çayırlık alanda %36, bu oran ormanlarda %18’e düşmektedir.
Yağmur taneciklerinin bir kısmı yeryüzündeki katı cisimlerin üzerinde tutulur ve buradan hemen buharlaşarak atmosfere karışır. Bu olay özellikle girift, kapalı iğne yapraklı ormanlarda yüksek oranlarla gerçekleşir. Bu durum yıllık yağışın üçte birlik bölümünü oluşturur. Buna “intersepsiyon” denir. Bunun yanı sıra “transpirasyon” denilen ve ağaçların topraktan kökleriyle aldıkları suyu yapraklarıyla atmosfere vermeleri sonucunda, havadaki nem oranının artmasını sağlamaktadırlar. Örneğin, bir meşe ağacı günde 570 litre suyu, ortalama olarak bir ağaç yılda 20 ton suyu, bu yolla “transpirasyon” atmosfere verebilmektedir. İşte atmosferdeki bu su buharı, yörede yağmur yağmasına sebep olur ve kuraklığı önler.
Doğadaki ağaç ve bitki toplulukları, intersepsiyon ve transpirasyon yoluyla yağışların yüzeysel akışını önleyerek, sel basmaya engel olurlar.
Kirli havanın içinde bulunan toksik maddeler, insan sağlığını olumsuz yönde etkilemektedir. Doğadaki ormanlar hava kirliliğini yok ederek, toksik maddelerin zararlı etkilerinden insanları korumaktadır.
Doğanın en önemli parçalarından olan ormanlar, güneş ışınlarının %80’nine yakın kısmını tepeleriyle tutup yansıtabilmekte, geriye kalan ışınların yarısı ağaç gövdelerinde kalırken öteki yarısı da toprağa yönelerek onun üzerinde işlevsel etki göstermektedir.
Türkiye ormanlarının nitelik ve işletme türlerine göre alanları
Ormanın niteliği | Koru Ormanları | Bozuk baltalık (Ha) | Ormanlık alan (Ha) | |||
İğne yapraklı (Ha) | Yapraklı (Ha) | Karışık (Ha) | Toplam (Ha) | |||
Verimli | 4 564 035 | 1 007 169 | 605 695 | 6 176 899 | 2 679 558 | 8 856 457 |
Verimsiz | 3 951 137 | 497 352 | 309 219 | 4 757 708 | 6 585 131 | 11 342 839 |
Toplam | 8 515 172 | 1 504 521 | 914 914 | 10 934 607 | 9 264 689 | 20 199 296 |
Sulak alanların arıtma görevi:
Gala Gölü Sulak Alanı Sulak alan ekosistemi
Sulak alanlar ise kendisini besleyen sularla gelen kirliliği, ekosistemdeki bitkiler sayesinde tutarak arıtma işlemi yaparlar. Sulak alanlar bu özellikleri itibariyle adeta doğanın böbrekleri gibidirler. Bu gün, sulak alanlardaki sazlıklar, ucuz yada düşük enerjili alternatif arıtma sistemleri olarak kabul edilmektedir.
ı
Sulak alanlar ise sularla taşınan toksik etki yapan ağır metalleri tutma görevini yapan doğal arıtıcıdırlar.
Yaban hayatının katkıları:
Hayvan artıklarıyla 1.8 milyon ton ek metan yükü tahmin edilmektedir. Bunu azaltmada etkili olan yaban hayatındaki sırtlan, çakal gibi bazı predatörler (yırtıcılar) ile akbaba, karga, saksağan gibi kuş türleri adeta doğanın çöpçüsüdürler. Bu hayvanlar doğadaki leşleri temizleyerek, bunların olası toksik etkilerini ortadan kaldırır ve metan emisyonunu azaltır.
Doğanın çöpçüsü olan kuşlar
Küresel iklim sisteminin etkileri:
Atmosfer, hidrosfer, litosfer ve biyosfer gibi birbirleriyle karşılıklı etkileşim içersinde bulunan ana bileşenlerin toplamı “küresel iklim sistemini” oluşturmaktadır. Biyosfer ise, “hava, su ve toprağın değme yüzeyleri boyunca yeri çevreleyen ve içinde canlıların bulunduğu ince yaşam ortamı” olarak tanımlanmaktadır. İklim ile biyosfer arasında karşılıklı yani çift yönlü ilişki söz konusudur. Çünkü biyosferin iklim üzerinde etkileri kadar, ikliminde biyosfer üzerinde etkileri bulunmaktadır.
Küresel iklim sisteminin bileşenleri
Genel iklim koşulları ve arazi yapısı bakımından belirli özellikler gösteren büyük coğrafi bölgelerdeki benzer hayvan ve bitki topluluklarına, üzerinde yaşadıkları bölgelerle birlikte “biyom” adı verilmektedir. Özellikle enlem derecelerine göre değişen büyük iklim bölgeleri; örneğin, tropik, subtropik, sıcak-ılıman, serin-ılıman, soğuk-ılıman vb. coğrafi iklim kuşakları, bu çerçeve içinde ele alınmaktadır. Her biyom, özel bir iklim, vejetasyon tipi ve fauna yaşamıyla karakterize edilmiştir. Örneğin, tropik yağmur ormanları, dünyanın öteki bölgelerindeki canlılar için de oksijen kaynağıdır.
Bitkiler kendi dışlarına devamlı su vererek, bu suyu buharlaştırarak küçük iklimler yaratırlar. Ağaç toplulukları, bu özellikleri itibariyle canlıların yaşamasına uygun mutedil iklimler oluştururlar.
Ozon tabakasının azaltıcı etkisi:
Yaşamın başlangıcı yaklaşık 2 milyar yıl önce, denizlerde en az on metrelik bir derinlikte başladığı kabul edilir. Canlıların böylece, dalga boyu 0.4 mikrondan daha kısa olan ultraviyole (morötesi) ışınlarından korunduğu varsayılır. Bu bir bakıma günümüz dünyasını ve canlıları koruyan ozon tabakasının görevini yapmıştı.
Ozon tabakası ultraviyole ışınlarından korur
Yaşam için önemli olan stratosfer içinde 15-50 km kadar kalınlıkta olan koruyucu ozon tabakası, günümüzde floroklorokarbon bileşikleri nedeniyle hızla azalmaktadır. Atmosferin yukarı tabakalarındaki ozon eksikliğinin, aşağıdaki ozon fazlasıyla dengelenmesi olanaksızdır.
Güneş ışınımı atmosferden geçerken, atmosferin çeşitli bileşenleri tarafından soğurulur ve zayıflar. Güneş ışınımını etkin olarak soğuran bir madde de oksijenden türeyen ozondur. Yerden yaklaşık 32 km yükseklikte, fotokimyasal süreçler sonucunda oluşan ozon katmanı, 0.3 mikrondan daha küçük dalga boylu ultraviyole ışınımının büyük bir kısmını tutar. 0.4-0.8 mikron gibi uzun dalga boyunda görünür bölge ışınımlarını ise, temel olarak su buharı soğurur. Dalga boyu 0.8 mikrondan daha uzun olan kızılötesi ışınımları tutan bir başka soğurucu madde de karbondioksittir.
Güneşin yaydığı ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerinden korunmak için atmosferdeki ozon tabakasının muhafazası çok önemlidir. Çünkü bu ışınlara aşırı şekilde maruz kalan canlılarda önemli deformasyonlar görülür. İnsanlarda ve hayvanlarda kanser hastalığına yol açabilir, bitkileri öldürür. Doğa kendi işleyişinde bu zararlı ışınları makul seviyelere indirerek canlı varlıkları korur.
Alınması gereken önlemler ve sonuç:
Çağımızın kara yıkımı olan küresel ısınma, doğanın azaltıcı etkilerine rağmen etkisini giderek artırmaktadır. İnsanoğlu en azından, doğanın bu azaltıcı etkilerini korumak ve geliştirmek durumundadır.
Yanan ormanlar, arıtmasız sanayi kuruluşları, otomobil sayısındaki artış, nüfus planlamasının yapılmaması, savaşlar nedeniyle insanlık belirsiz bir yöne doğru yol almaktadır. İnsanoğlunun kendi genetik fonuna yatırım yapmaması, çağımızın en büyük trajedisidir.
Yüksek Orman Mühendisi
Erkan KAYAÖZ
İnsanoğlu kendi elleri ile geleceğini ve neslini bitiriyor. Doğa kendine öyle bir denge kurmuş ki bilerek ve isteyerek bu denge insanoğlunun aleyhine hızla ilerliyor, Ne hazin bir tablo.