ÇAM AĞACININ SERZENİŞİ
Ben kendi sesine ve hissine sahip bir çam ağacıyım.
Kandıra’ya tohumdan aşinayım yani doğma büyüme buralıyım.
Sesime ve hissime burada kavuştum.
Şimdi düşünüyorum da çok zaman geçmiş üzerinden. İç taraflarda olmamdan dolayı gözden ırak gönülden uzağım- yakınınızda da olsam fark etmiyor gerçi-. Birçok konuya rüzgârla fısıldaşarak aşinayım.
Orman yenilenmesi, bilinçli odun kesimi vb. Kendi sesi olan ağaçlarla konuşarak öğrendim. Gerçek ve doğru bilgiyi de büyümeye çalışan her fidana aktarıyoruz.
Önceleri zamanı gelmiş artık yorulmuş ağaçlar kendilerini bırakırlardı ki yeni fidanlara yer açılsın. Onlarda kafalarını güneşe, gövdelerini rüzgara uzatsın.
Sonra bu yenilenme denilen konuyu öğrendim. Seçmeyi ve tasnifi. Ağaçlar işaretlenir- buda yaşlanmaya bağlı olarak seçilir- onlar kesilirdi.
Bir sabah elektrikli testere sesiyle çalkalandı orman.
Aaaa yenilenme mi var derken iki kişi genç yaşlı demeden kesti çamları. Bağırış çağrış gözyaşları inleme sesleri arasında bir bölgede hiç arkadaş kalmadı.
Ertesi gün gelip köklediler birde. Ne oluyor demeye, kargaşayı üzerimizden atmadan- fındıkmış sonradan tanıştık- ağaç diktiler.
Ormanın orta yerinde ne işi var dedik ama… Sonra yeniden yeniden kestiler ve bahçe yaptılar aralara. Yetmiyordu insana verilenler.
Neyse bunların ardından yenileme geldi. Yaşlılar vedalaştı gençlerle. Arkalarından ağlayacaktık ki onlar da daha yeni başını güneşe uzatmış fidanlarımızı da kestiler yaşlılarımızla birlikte.
Yemyeşil bir güzellikten geriye kalan kollar kökler ve gözyaşıydı. Konuşmalar duyuyorduk gerilerden. “ Fabrika genç ve düz olanları istiyor” “Zaten çamda buranın doğal bitki örtüsünden değil”.
Ama unutuyorlar yaz kış okşijeni biz veriyoruz. Toprağı nemli tutarak çürükçül canlıları biz çoğaltıyoruz.
Gerçi siz insanlar onları da yani mantarları kökleyip kırıntısını bile bırakmıyorsunuz. Mantarlar da çok önemlidir. Azot bir tek onlar sayesinde dünya üzerinde döngüsünü sağlar.
Neyse konuyu dağıtmayayım. Bu kadar badireleri atlatıp bir de taş ocağı açmak ve genişletmek durumunda da genç yaşlı demeden katlediliyoruz. Artık gençlerimizi rahat bıraksanız da bir güneş görseler ve rüzgarla sevişseler, kendi seslerine sahip olsalar.
Bizler var olmanın mutluluğunu duymak yerine doyumsuzluğunuzdan dolayı acı ve gözyaşı içindeyiz
Sebahat Ulutaş
Merhaba.Yazinizdan oldukca etkilendim.Agac sevgisi olmayan toplumlara agac bilinci verilmeli..Kendi cikarlari veya baska bir sebeple agac kiyimi yapanlar bunun hesabini vermek durumunda olmalilar…Ben bizzat kucuk bir agacin yerinden koparilip atildigini gorup on tekrar baska bir yere diktirttim ara ara agacin durumuna baktigimda agacin govdesinden kirmiziya calan goz yaslarinin agacin koklerine kadar yayildigi uzulerek gordum.Sanki gozyaslariyla cok canim yandi diyor gibiydi…Ya yuz binlerce agaca ve ormamlarimiza kiyildiginde biz doyumsuz insanlarimiza neler diyorlardir.Selamlar..
Harika bir empati ile tercüman olmuşsunuz çam ağaçlarının duygularına , orman mühendisi detayında gözlem ile , tebrik ederim !.