Doç.Dr Kenan ACAR
İŞGAL ALTINDAKİ KANDIRA KÖYLERİNDE MİLLÎ MÜCADELE…
Ben tarihçi değilim. Tarihe ilgim daha çok “Eski Türk Tarihi”ne, bilgim ise “Türk Dili Tarihi” yöneliktir. Ancak bazen tarihçilerin affına sığınarak kıyısından köşesinden “sözlü tarih” alanına girmem gerekiyor. Dil ve özelilkle ağız araştırmalarında sahadan derlediğimiz bilgilerin içinde Türk tarihine ait arşiv belgesi niteliğindeki bilgiler oluyor. Birkaç yıl önce III. Uluslararası Gazi Süleyman Paşa ve Kocaeli Tarihi Sempozyumun’nda bu nitelikte bazı bilgileri kamuoyunun dikkatine sunmuştum. Bugün bunlardan Kandıra’yla ilgili olanları bir daha yazmak istiyorum. Hafızalarımızı tazelemek için, unutulmasın diye, uzatmadan, özetleyerek…
Kandıra’da 1918-1920 arası İngiliz, 1920-1921 arası Yunan işgali yaşanmış. Şimdi hepsi rahmetli olmuş büyüklerimizden yaşadıkları bu kara yılları bizzat dinlemiştim. İşte onların anlatımıyla Kandıra’nın bazı köylerindeki düşman işgali ve onlara karşı yürüttüğümüz şanlı millî mücadelemizden kesitler:
Bölgeye önce İngilizler gelmiş. Kandıra’nın Kocakaymaz köyüne karargâh, ayrıca her tepeye de bir karakol kurmuşlar. Bu köye bayrak dikerek yerleşen İngilizlerin işgali uzun sürmemiş. İşgali yaşayan köylüler, bu dönemde köylerine burunları küpeli Arapların geldiğini, halkın Müslüman olduğunu öğrenince geri döndüğünü söylemekteydi. Sözü edilenler, muhtemelen İngiliz ordusundaki Hintli ve Senegalli Müslüman askerlerdir.
İngilizlerin çekilmesiyle 1921 yılının Mart ayında bölgeyi Yunanlılar devralmış. Onlar da köylülerin Tepecik dediği bugünkü hayvan barınağının bulunduğu Çal Tepesine topçu bataryaları kurarak çevredeki Ahmethacılar, Kayıplar, Sarıkocalar ve Tekeşinler köylerini top ateşine tutmuş, köyler üzerinde keşif ve kontrol uçuşları yapmış. Yunanlılar Kocakaymaz köyünde evlerin neredeyse yarısını işgal ederek kullanmış, köyün harmanlarında bir yandan eğitim yaparken diğer yandan kurdukları kazanlarda çevre köylülerden gasp ettikleri koyunları ve dışarıdan getirttikleri domuzları pişirmişler. Yüksek kadana atları bulunan Yunan süvarileri, zaman zaman Ömerli-Aksakal bayırı yoluyla Tekeşinler ve diğer köylere de inmiş.
Eli silah tutan erkekleri askerde bulunan bölge köylülerinden kadın, yaşlı ve çocuklar ya beyaz teslim bayrağı çekmişler ya da bölgede buulnan ormanlarda saklanmış. Bazı köylerde halk kazma, kürek ve baltalarla köyün çevresinde nöbet tutmuş, fırsat bulduğunda ellerindeki mavzerlerle uzaktan düşman askerlerini öldürüp daha sonra tebdil-i kıyafetle halkın arasına karışmış.
Kocakaymaz’da karargâh kuran işgalciler zehirlenme korkusuyla köylülerden yemek istememişler. Bunun tek istisnası, bir defasında düşman komutanının köylülerden süt istemesi, buna karşılık köylülere peksimet ekmeği göndermesi. İşgalci askerler daha çok köylülerin hayvanlarına musallat olmuş. Bazıları köylülerden tavuk ve yumurta istemiş bazıları istemekle kalmamış, sokaklarda tavukları silahla vurarak ya da yakalayıp boğarak yanlarında götürmüş. Halk tavuklarını onlardan korumak için çit dedikleri küfelerin içinde üzerlerine ot koyarak saklamış. Bir kısmı da köylülerin koyunlarını çalmış, öküzlerini bir balta darbesiyle öldürüp keserek yemiş.
Özellikle Yunan işgalciler bölge halkına karşı son derece acımasız davranmış. Dinlediğimiz kişiler, Yunanlılarına Tekeşinler köyünde köy hocası denen imamı ve köy muhtarını dövdüğünü, Kocakaymaz’da çamaşır yıkamakta olan bazı köy kadınlarını öldürdüklerini, Şakir ve Şuayip adlı iki kişiyi hayvan gibi boyunduruğa koşarak katlettiğini anlatmıştı. Saltıklar köyünde Malâsan adlı bir kişiyi Sepetçi ormanında kaçarken dizinden vurarak yakaladıktan sonra kulak deliklerinden kafasına süngü sokup karıştırmak suretiyle işkence yaparak öldürmüşler. Karakiraz köyünde kadınlara eziyet etmişler, (yazılı belgelere de geçen bir bilgiye göre) bu köyde Bayram Ali adlı bir köylünün burnunu ve kulağını kesmişler. O günleri yaşayan büyüklerimiz, işgalcilerin halktan baz kişilerin boynuna sacayağı geçirerek işkence edip paralarını gaspettiğini anlatmıştı.
İçlerinden çıkan çetelerin yerli halka zulmetmesinden dolayı Kocaeli’nin Akmeşe ve diğer yerlerindeki Ermeniler hükümet tarafından Kandıra’daki köylere dağıtılmış. Mıgır adlı bir Ermeninin kalabalık ailesi Tekeşinler köyüne yerleştirilmiş, halk onları bir kış boyunca doyurmuş, sonra arabalarla köylerine götürmüş. Terzilik yapan ve Türkçe bilen Moris adlı bir Ermeni, işgal bitene kadar oğlu Ranşabu ve diğer aile fertleriyle birlikte Karaağaçoğlu köyünde köylülerin verdikleriyle geçinmiş.
Müslüman Türk ahaliyi sindirerek bölgeden kaçırmaya, bölgede kendi nüfuslarını artırmaya çalışan Ermeni ve Rum azınlık çeteleri, o günleri yaşayanların anlattıklarına göre Çerkez, Abaza ve Arnavut çeteleri ile işbirliği yaparak köylere baskınlar yapmış. Bu çetelerin Elmacık Deresi denen bugünkü Ocaklar, Şabanlar ve Şeyhköy civarında yuvalandıkları yuvalandıkları, belli bir süre oralarda barındıkları anlaşılmaktadır.
Biilndiği gibi bu bozguncu çetelere karşılık halkın arasından Kuvâ-yı Milliye’ye katılarak kurtuluşumuza destek veren millî çeteler de mevcuttu. Anlatılanlara göre bu çetelere katılanlar çoğunlukla uzun saçlı idi. Yunan işgalciler çoğu zaman onları bu uzun saçlarından tanıyarak yakalamaktaydı. Orak biçme zamanı tarlalarda demetlerin aralarında saklanırlar, fırsat bulduklarında düşman birliklerne karşı taarruza geçerlerdi. Yine işgali yaşayan köylülerimizin anlattığına göre millî çete mensupları Kocakaymaz köyünün İzmit çıkışındaki bayrak mevkiinde bulunan türbede saklanmışlardı. (Bugün bu türbeden herhangi bir kalıntı bulunmamasına rağmen o mevki Bayraklı Türbe olarak bilinmektedir.) Yunan topçu bataryaları Çal tepesinden onların üzerine top atışları yapmış, top güllelerinden bir kısmı Tekkeşinler köyündeki kaplıca tarlalarına düşmüş. Sakallar köyünde konuştuğumuz bir büyüğümüz, millî çete mensuplarının köyün yakınındaki Kocadağ adlı ormanda üç düşman süvarisini vurduğunu gururlanarak anlatmıştı.
Kocakaymaz bölgesindeki millî çeteler başına buyruk davranmamış, birbiriyle koordineli olarak stratejik hareket etmiş. Söz gelimi Alacalar köyünün başında bekleyen bir grup Kocakaymaz’daki düşmanı imha etmek için Kasımlar deresinde hazırlık yapmış, ancak köylülere bir zarar gelmemesi için bu saldırıdan vazgeçmiş.
Kandıra’nın Sepetçi köyünden bir büyüğümüzün anlattığına göre Kuvâ-yı Milliye çektelerinin başındaki kişiler arasında İzmit’e yakın Taşköprü köyleri dediğimiz bölgeden Rıza Bey, kendi bölgesi olan Ağaçlı civarı köylerinden Rıfat adlı kişi de vardı. Millî çete liderlerinden Halit Molla ve Halit Pehlivan’dan biri Akçovalı idi. (Atilla Oral, Kocaeli Tarih ve Rehberi adlı eserinde burada adı geçen Halit Pehlivan’ın Kaymas nahiyesinin Davutlar köyünden, Rıza Beyin Beşdivan’ın Davulcular köyünden, Rıfat Molla’nın Akçaova nahiyesinden Halit Molla’nın ise Şeyhler nahiyesine bağlı Kızılçalı köyünden olduğunu ifade etmektedir.)
Kurtuluş Savaşımız sona erip millî mücadelemizin başarıya uluşmasından sonra işgal kuvvetlerinin bölgeden çekilmesiyle ilgili olarak anlatılanlar da ilgi çekicidir. O gece Yunan topçularının mevzilendiği Çal tepesi (Tepecik) civarında ailesiyle birlikte bulunan bir büyüğümüz bir sabaha karşı boru çalındığını, kalktıklarında düşman topçusunun mevzilerini terk ettiğini gördüklerini anlatmış, onların çekilmesini Bayrak mevkiindeki türbeden (yetişkinler dediği) ermişlerden korkmalarına bağlamıştı.
Kurtuluş Savaşımızın önderlerine ve bütün isimsiz kahramanlarına selâm olsun…