KANİYE TÜRKKAN (ANNEM)
ANNEMİN İNSANLARI
Onların ben kimlerin nesi, nerede otururlar kesinlikle bilmezdim. Fakat onlar bize geldiğinde keyifli zamanlar geçirirdik. Aynur abla, Yüksel abla (Kemal dayımın kardeşi), Aydın abi, Samoş (Samiye teyze), İbrahim Kurcan bir gözü görmediği için ( kör İbrahim derlerdi), o da buna hiç alınmazdı. Aynur abla daha kapı açılır açılmaz boynundaki fuları çıkarır, nay da nar da nanay da diye halay çeker diğerleri de ona eşlik ederek içeriye girerlerdi.
Samoş (Samiye teyze) çok konuşkan, güleryüzlüydü. Çok severdim onu. İlerlemiş yaşına rağmen evlenmemişti. Saçları sarı ve kızıl arasında bir renkti. Yanağında kocaman bir et beni vardı. Güzel değildi ama çok güzel giyinirdi ve bakımına çok önem verirdi.
Hepsi birbirinden neşeli insanlardı. Saatlerce sohbet ederler, kahkahaları ile odayı inletirlerdi. Genelde İbrahim amcayı dillerine dolarlar ona takılırlardı.
Ramazanda topluca terafi namazı kılarlar, namazda gülerler, defalarca namaz bozulurdu. Namazı kıldıran imam İbrahim amca olurdu. Her şeyden önce gülen o olurdu.
İbrahim amca dünya iyisiydi. O na Lelacuğum (Leyla’cığım) diye takılırlardı. Leyla’da annemin insanlarındandı sanırım. İbrahim amcanın evlenmeden önce Leyla teyzeye ilgisi varmış. Bu yüzden ona çok takılırlar o da kahkahalarla gülerdi.
Annemin insanları gerçekten çok renkli kişilerdi. Onlardan çok keyif alırdım. İnsan, onlarla hiç yaşlanmazdı. Ben küçük olduğum için midir? her söylenenlere onlardan çok gülerdim ve de vaktin nasıl geçtiğini hiç anlamazdım.
Bir de aralarında Gürkan diye birinin ismi çok geçerdi Almanya’da yaşıyormuş. Ben onu hiç tanımadım. Bu İnsanları artık anılarımda yaşatıyor çok keyifli yaşamların içinde olduğum için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Niye insanlar tek bir zamanda tek bir mekanda yaşamazlar.!!!!!!!!!
En çok onlarla ilgili anılarımın kaybolmasına çok üzülürüm.
AYNAGÖZLER!!!!!
Zehra Teyze
Aynagöz ler bizim aydınlık mahallesinde ki evin bitişiğinde oturuyorlardı. Şahane komşulukları vardı. Zehra teyze dünya iyisi bir kadındı. Annemlerle oturma yeri yaparlardı. Konuşmaları kibar, saygılı, ses tonu sevgi doluydu. Annemin ve benim sevdiğim ve değer verdiğim insanlardan biriydi.
Sevim Teyze
Sevim teyze Zehra teyzenin geliniydi. Sevim teyzede bir onun kadar iyi, konuşkan bir insandı. O aileyi severdim.
Zehra teyzenin bir oğlu adliyede çalışırdı. Diğer iki oğlu fırın işletirdi (simit fırını) Aman Tanrım ne simit ve açmalar. Onun tadını hiçbir yerde bulamazdınız. Annemler gün yaptığında sipariş verirlerdi. Tam çay saatinde gelir o simitler taze taze çıtır çıtır yenirdi.
Nevzat abi çok renkli bir insandı. Herkesle bol bol sohbet ederdi. Biraz abartılı konuşsa da sohbetinden çok hoşlanırdık. İyi bir insandı. Cana yakındı temiz kalpliydi. Kandıra’daki tüm havadisleri ondan alırdınız.
Güzel insanlar yaşadı Aydınlık mahallesi Tekke meydanında. Herkes birbirine saygılı ve sevgi doluydu. Bu gün ki komşuluklara bakıyorum da, gerçekten bizim yaşadığımız komşuluklara hiç benzemiyor
İşte Aydınlık mahallesi tekke meydanı çocukluğumdan bir kesit daha.
Aynagözler’den Mükemmel birini de Yahya kaptan’da tanıdım. Bahattin’in öğrencisi olarak. Ahdi vefalı, saygılı, sosyal yönü çok gelişmiş, harika biri. İnşallah bu dostluğumuz uzun yıllar sürer.
KANDIRA ESNAFLARINDAN
Asım enişte!
Ayakkabıcı Edip ustanın tam karşısından, yukarıya uzanan sokağın sol tarafında, küçük manifatura dükkanı vardı. Aydınlık mahallesi Tekke meydanında ki evimizin tam karşısında eşi Behiye teyze ile beraber otururlardı. Asım eniştenin (neden enişte deniyor bilmiyorum) ama tüm mahalle ona enişte diye hitab ederlerdi. Manifatura dükkanının raflarına özenle dizilmiş kumaş topları, makara kutuları, iş iplikleri, her türlü düğmeler, dükkana derli toplu bir görüntü vermişti. Dükkan küçük olmasına rağmen girdiğiniz zaman o düzenli hali içinizi açardı.
Mahallenin dikiş diken, iş yapan kızları burada her istediğini buldukları için buradan alış veriş yaparlardı. En güzel kumaşlar burada olurdu. O kumaşların zevkli seçimi, dükkana elit bir hava veriyordu.
Asım eniştenin yanında Suat abi çalışırdı. Çok kibar ve saygılı biriydi. Asım eniştenin çocuğu yoktu. Yıllar sonra (Suat abiyi o kadar sevmişti ki) dükkanı öldükten sora ona bırakmıştı. Herkes buna çok şaşırmıştı akrabası bile olmayan birine dükkan bırakmasını yadırgamışlardı. Suat abi orada çalışırken dükkanın sahibi olmuştu. Saygısının terbiyesinin mükafatını görmüştü.
KANDIRA!!!!!
GÜZEL MEMLEKETİM.
Batıda, batının içinde batı gibi yaşayan modern bir kasaba.
Çoğunlukla şık, bakımlı, kültürlü kadınların yaşadığı yerdi Kandıra. Kadınlar o devrin modasını takip ederlerdi. Çaça topuklar, permalı bakımlı saçlar, mini midi kıyafetlerle Avrupalı kadınlara taş çıkartacak kadar modern diler.
Mandolin, ud, klarnet, ağız armonikası, bateri ve gitar çalan insanlar Kandıramızı daha da sosyal hale getiriyordu.
Kadınlar ve genç kızlar dergilerden dış haberleri takip eder, siyasetten, müziğe, sanatçılardan yaşayışlarına kadar her türlü bilgi sahibi olurlardı.
Fotoromanlar, gazeteler sırayla okunur, filmler takip edilirdi. Haftada bir sinemaya gidilir (Zira bir film 1 hafta gösteriye sunulurdu) Sinemaya giderken Kadınlar ve genç kızlar Oskar almaya gider gibi çok şık ve bakımlı giderlerdi.
Kar yağdığında kadınlı erkekli gece kızak kaymaya çıkarlar çok eğlenirlerdi. Sabah ise kardan adam yapılır, kartopu oynanırdı.
Ev kadınları kendi aralarında oturma yeri yapar, tombala oynarlardı. Genelde erkekler biraz içkiye düşkündüler.
Canım memleketimi burada birkaç satırla anlatmak mümkün değil. O günleri bizler gibi yaşamanız lazım. Bu anlattıklarım sadece minicik bir kesit.
BİR ANI YİNE KANDIRA’DAN
TAŞAMBAR KÖYÜ
Babaannemin akrabaları Kocaeli’ye bağlı Taşambar köyünde ikamet ediyorlardı. Babaannem bir gün eşyalarını hazırlamış akrabalarına gitmek üzere yola çıkarken ben de peşine takıldım. İlk gün bahçede salatalıklar, domatesler, karpuzlar, kavunlar, civcivler o kadar güzel geldi ki, çok yorulmuş uykuya dalmıştım. Çığlıklar, kavgalar, bağrışmalarla, uyandım. Yer kavgası yüzünden, iki komşu birbiri ile kavga etmiş nacakla kafasını kesip adamı öldürmüş. Tabii ben çok küçüğüm fena halde korktum. 5 gecede 5 ölü .
Ertesi gün ben gideceğim diye tutturdum. Babaannemi akrabaları göndermek istemiyorlar, ben de gideceğim diye ağlıyorum. Neyse biz amca ile yol kenarına kadar yürüdük. Oradan geçen kamyona bindirdi beni. (ne cesaret) Küçücük bir çocuğu tek başına kamyona bindirmek. Hala anlayabilmiş değilim. Neyse adam beni eve kadar bıraktı.
Taşambar’da çok sıkılmıştım. Sokakta oyun yok. Ev sahibi temizlikten yoksun, domates, peynir, ekmek yemekten bıkmıştım 5 gün boyunca. Eve geldim mis gibi her yer tertemiz, yemekler çok güzel en güzelide sokakta tombik, met oynamak tabi.
Taşambar köyünde yine cinayetlerin ardı kesilmemiş 6-7 hanelik köyde kavgalar bitmemişti. O dönemin Kaymakamı Taşambarı kapatıp Kocaeli’ye taşItmış. Taşambar diye bir köy silinmişti.