KIRIK KALP SENDROMU
Son zamanlarda en çok muzdarip olunan konulardan biri olarak karşıma çıkan bu konuyu kaleme almak ve aktarmak istedim.
“ – Hocam, kalbim öyle kırık ki paramparçayım. Yüreğim ağzımda yaşıyorum. Sızlıyor, ağrıyor, sanki kanıyor. Nasıl anlatacağımı da bilmiyorum. Cam bir vazo düşünün tuz buz olmuş. Parçaları toplasam alsam, birleştirsem almaya gücüm yok. Üstelik ellerimi kanatır, tutamam. Öfkeme yenik düşüp kızsam bağırsam, üstüne düşsem geri dönüşüm yok…bağırsam çağırsam zaten duyan yok…. Yardım edecek kimse de yok… var da yokkkkk, yok ta yokkkk zaten….. ne olur bana bir yol gösterin hocam!!!!”
diyerek gelen danışanlarım oldukça artmaya başladı. Peki nedir bu Kırık Kalp Sendorumu?
Kırık Kalp Sendromu; aşırı stres, üzüntü, boşanma, ayrılma, ani kayıplar, hayal kırıklıkları duygusal travmalar, uzun süreli bir ilişki sonrası ayrılık, aldatılma, ekonomik sıkıntılar, ağır duygusal travmalar, aile içi sorunlar, işyerinde mobbing ya da işyerinde amir patron tarafından haksızlığa uğramak, haklı olduğu halde ifade edememek, kalabalık içinde kendini çok yalnız hissetmek, yoğun değersizlik hissi sonucu aşırı üzüntü gibi durumlarla karşılaşıldığında kalbimizin göstermiş olduğu tepki neticesinde ortaya çıkan klinik bir tablodur. Kalp kasının bir kısmında ya da tamamında ani gelişen kasılma kusuru ile karakterize özel bir durumdur. Kalbin temel görevi vücudun diğer organlarına ve dokulara kanı pompalayarak göndermektir. Yeteri derecede kasılamayan kalp kası görevini yerine getiremediğinde hayati risk oluşturabilecek durumlar gelişebilir.
İlk kez Japonya ‘da 1980 yılında Takotsubo Sendromu olarak isim alan bu hastalık bir Japon kardiyoloğun hasar görmüş kalp kasının görüntülerini, Japonların ahtapot avında kullandıkları ve ağız kısmı dar taban kısmı geniş bir vazoya benzer bir obje yani Takotsubo’ya benzemesi nedeniyle bu isimle anılmıştır. İlerleyen dönemlerde ise bildirilen tespit edilen vakaların neredeyse tamamının, bu hastalığın ani başlangıcından hemen önce, şiddetli üzüntü veya stres oluşturacak tetikleyici bir durum olduğu görülmüş ve hastalık Stres kardiyomiyopati veya Kırık Kalp Sendromu adı ile anılmaya başlanmıştır.
Biz Ruh Sağlığı uzmanları olarak, böyle bir durumla gelen danışanlarımızı mutlaka uzman hekimlerimize ya da en yakın Sağlık kuruluşlarına yönlendiriyoruz elbette. Hem de ivedilikle. Ama bizim ilgilendiğimiz konu hayatla ölüm arasında kalan o incecik, pamuk ipliği dediğimiz kısımda tevekkülümüzü yapmak ve ilmimizi icra etmek. Maalesef kişiler sosyal medyaya bakmaktan kafalarını kaldırıp en yakınındakinin yüzüne bile bakmaz oldu. Birileri nereye gitmiş ne yemiş nereyi gezmiş hangi kılık kıyafeti giyip poz vermişse o destekleniyor onaylanıyor. Eşiyle çocuğuyla göz göze çekilmiş sahte mutlulukları paylaşarak alkış toplamaya çalışan, en mahrem alanlarını milyonların önüne atan bir toplumda var olmaya ve sağlam kalmaya çalışmak inanın herkes için zor.
Göz teması bile kuralamıyor artık. Aile içinde anlaşılamama, mutsuzluk, değersizlik, önemsenmeme hissiyatı ile anlık bir yoğun üzüntü kalbin paramparça olmasına yani gerçek ciddi bir klinik tabloya dönüşüveriyor. Ekonomik sıkıntılar, işyerinde yaşanan her türlü sıkıntılar, amirin patronun seni değersiz hissettirmesi mobing yapması, adaletsiz davranması, işyerindeki diğer personellerin sırf patronunla ya da işyeri sorumlunla yaşadığın problemden nemalanıp sana günaydın demeyi çok görüp dışlaması, her türlü adaletsizlik, haksızlık hor görülme, dışlanmış hissetme ve neticede tükenmişlik…. Bunun sonucunda da bozuk kişilik yapısına sahip bireyler birbirlerinin üzüntüsünden zorluğa – yokluğa düşmesinden beslenir hale geliyor. Maneviyat, kişisel değerler anlayış sevgi saygı ve ahlaki bozukluklarla hayatın her anında an ve an karşılaşır olduk ne yazık ki!
Peki ne yapmalıyız ?
En yakınındakine özellikle aile içindeki bireyler “ – Günün nasıl geçti ? İyi misin ? Solgun görünüyorsun sen de bişiy var, haydi anlat , gel çay içelim konuşalım, seni can kulağıyla dinliyorum. Bak sen kıymetlisin! Problemini enine boyuna oturup çözeriz. Mutlaka bir çözümü vardır. Seni çok iyi anlıyor ve hissediyorum! “ diyerek telkinde bulunulmalıdır. Psikolojik ilk yardım öncelikle en yakınlarımızdan gelmeli yada yakın hissettiklerimizden. Eş, dost, evlat, arkadaş her kim var ise..
Konuyu ve problemi küçümsememek hafife almamak dinliyormuş gorunup dinlememek kişilik özelliklerini yok sayarak cümleler sarfetmek yangına körükle gitmeye benzer. Etrafımızda anlayışlı ve şifa veren insanların olması Rabbimizin rızıklarındandır denilir. Çok doğru! Çünkü herkes her yerde bir Ruh sağlığı uzmanına ulaşamayabilir. Elini uzattığında yardım edecek kişi işin ehli biri de olmayabilir. Bu durumda ise içimizdeki bene sarılacağız. Hiç kimse yoksa ve anlaşılamıyorsak dinlenilmiyorsak yardım çığlığımızı kimse duymuyorsa eğer kendi kendimizi biz onaracağız. Akılla mantıkla doğru zamanlamayla düşünüceğiz. İçimizdeki var olan olumlamayı çıkartacağız. Sağlıklı öfkeyi doğru bir şekilde aktaracağız.Tüm zorluklara ve olumsuzluğa rağmen hayatta kalabilmenin insanın fıtratında olduğunu unutmadan yürüyeceğiz. Tekrar ayağa kalkmanın bu depresif durumlarla üzüntülerle baş edebilmenin zaferini, zarefetini yaşatmak için savaşacağız. Biliyorum zor, hem de çok.. ama başarılı olmak mümkün.
Böylelikle Kintsugi Felsefesinde olduğu gibi, kırılan eşyayı altın kullanarak yeniden birleştirirsek sadece kırılan kalplerimizi tamir etmekle kalmayıp ona değer katarak daha da kıymetli hale getirmiş olacağız.
Unutmayalım duygularımız çok değerli ve kalplerimiz biriciktir..
Bu vesileyle;
Kalplerinin kırık yerlerini onarabilmeyi başaran, mücadele eden, niyet eden herkese sevgi ve saygılarımı sunuyorum..
Psikolog Dr.Pınar AYDOĞDU ARSLAN