Doğu Karadeniz Bölgesinin Gündüz Yırtıcıları Bakımından Önemi:
Doğu Karadeniz’deki yoğun yırtıcı göçü, büyük olasılıkla Ural Dağlarının batısında kalan Rusya Federasyonu toprakları ile kuzeyde İskandinavya’ya kadar olan bölgelerdeki yaşam alanlarından ve iklim değişikliklerinden kaynaklanmaktadır. Bu bölgeden geçen kuşların büyük bir çoğunluğunu Arı Şahini (Pernis apivorus), Bozkır Şahini (Buteo buteo vulpinus), Kızıl Şahin (Buteo rufinus), Atmacalar (Accipiter nisus, Accipiter brevipes), Çakır (Accipiter gentilis), Doğan (Falco sp.) Karaçaylak (Milvus migrans), Küçük Kartal (Hieraeetus pennatus), Küçük Orman Kartalı ((Aquila pomarina), Küçük Akbaba (Neophron percnopterus), Kerkenez (Falco tinunculus) ve Delice (Circus sp.) oluşturmaktadır. Büyük Kartalların özelliklede Aquila nipalensis’in Doğu Karadeniz’de az sayıda görülmesi Hazar Denizi’nin doğusunda Kartallara has başka önemli göç yolunun olmasından kaynaklandığı sanılmaktadır.
Doğu Karadeniz’deki yırtıcı göçleri Ağustos ve Eylül ayları arasında gerçekleşmektedir. Eylül ortalarından itibaren Arı Şahini sayısı azalmakta, buna karşılık Bozkır Şahinlerinin sayısı artmaktadır Atmaca, Doğan ve Delice’nin süzülen türler gurubuna dahil olmadıklarından, göç sırasında yükselen hava akımlarına ya çok az bağımlı, ya da hava akımlarından tam bağımsızdırlar. Bu nedenle geniş cephe göçmenleri denilen bu türler yoğun göç saptanan noktalarda yapılan sayımlarda genellikle daha az sayıda görülürler. Gündüz yırtıcılarının en çok geçiş yaptığı bölgeler Ardeşen ve Borçka arasındadır. . Hava şartlarına göre bu bölgelerden bir günde 22 bin ile 37 bin arasında yırtıcının göç yaptığı saptanmıştır. 2002 yılı Sonbaharında bu bölgeler arasında yapılan sayımda 250 bin yırtıcı kuşun geçtiği saptanmıştır.(E. Kayaöz, H. Savul, Anadolu Biyoloji Tarihi Doğu Karadeniz Alan Çalışmaları 2002.) 1976 yılında bu bölgelerde yapılan sayımda yırtıcı sayısının 380 binin çok üzerinde bir sayıda oldukları saptanmıştır. Bunun sebebi olarak ta, diğer göç merkezlerinden edinilen deneyimler, sayım için en uygun noktaların hemen bulunması mümkün olmadığından, yeni keşfedilen merkezlerdeki ilk sayıların, bölgedeki gerçek göç sayılarını ortaya koyamayacağı öne sürülmüştür. 1965 yılında Jahme, 1966 yılında Kumerloeve, 1973 yılında Flumm ve Lord, 1977 yılında Andrews ve arkadaşları ile Beaman’ın bu bölgelerde yapmış olduğu sayımlarda, bir günde sadece bir günde geçen Şahin sayısı 32 bin ile 135 bin arasında saptanmıştır. Buna göre gündüz yırtıcılarının sayısında önemli azalmalar olduğu ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda küresel ısınmayla birlikte göçmen kuşlarının göç tarihlerinde bir sapma olması da dikkate alınsa, genel olarak yırtıcı kuşların sayısında önemli düşmeler göze çarpmaktadır.
Yüzyılımızda Avrupa’da bütün kuş türlerinin büyük bir kısmının sayılarında düşüşler kaydedilmiştir. Bijlsma (1987) Boğazlarda 1870 ten buyana göçmen yırtıcı kuşların sayılarındaki değişimleri belirlemiştir. On dörtten fazla yırtıcı kuş türünün sayılarında hızlı düşüşler görülmüştür. Yırtıcı kuşların bu kaygı verici durumuna dair Cramp Wallace (1983) şöyle der:”Hiç kuşku yoktur ki Avrupa ve komşusu olan ülkelerde yırtıcı kuş sayılarında tarihin en vahim düşüşü görülmüştür. Bu düşüş tamamen insanın doğrudan veya dolaylı müdahalesi yüzünden olmuştur. Kümes hayvanlarını ürküttüğü veya tüfeğine büyük ve etkileyici bir hedef olduğu için insanlar onları insafsızca öldürmektedir. Geçmişte böyle davranışlar, silahların sayısı ve az gelişmişliği yüzünden kitle katliamlarına hedef olmuyordu. Bu durum yakın zaman da değişti; otomatik silahların gelişimiyle, 19. yüzyılda Avrupa’da yırtıcı kuşların sayısı hızla azaldı.”
Ülkemizde de yırtıcı kuşlardan; Arı Şahini (Pernis apivorus), Karaçaylak (Milvus migrans), Çakırkuşu (Accipiter gentilis), Şahin (Buteo buteo), Küçük Kartal (Hieraaetus pennatus), Yılan Kartalı (Cicaetus gallicus), Çayır Delicesi (Circus pygargus) gibi türlerin çeşitli sebeplerden öldürüldükleri Beaman(1978) tarafından saptanmıştır.
Doğu Karadeniz’de Yırtıcı Kuş Avı ve Avcılığı:
Yırtıcı kuş avı ve bunlarla avcılık oldukça eski bir gelenektir. Kumerloeve (1966) yırtıcı kuşlarla avcılığın 11. ve 12. yüzyıllarda ortaya çıktığını ve Fatih Sultan Mehmet’in 7000’in üzerinde doğana sahip olduğundan bahsetmektedir. Ancak bu gelenek Anadolu’nun çoğu bölgelerinde yok olmuş görünmektedir. 1950’lerde Kumerloeve’nin yaptığı araştırmalarda neredeyse hiçbir yerde doğancılığa rastlanmamıştır. Doğancılığın bir versiyonu olan atmacacılığın ise hiç kaybolmadan süre geldiği yer sadece Doğu Karadeniz Bölgesidir. Trabzon ve Rize illeri çevrelerinde atmacacılık çok yaygın bir gelenek olarak hala sürmektedir. Bu yörelerde Atmacalarla (Accipiter nisus) ile sadece Bıldırcın (Coturnix coturnix) avlanmaktadır.
Mührenin yakalanması:
Yörenin yırtıcı kuş göçü açısından önemi, Atmacaların kolaylıkla yakalanmasına olanak vermektedir. Bu iş için canlı mühre olarak Kızı sırtlı örümcek kuşları (Lanius collurio) kullanılmaktadır.
Canlı mühre olarak kullanılan Kızıl sırtlı örümcek kuşu içine Danaburnu (Gryllotalpa vulgaris) konan bir tuzakla yakalanmaktadır. Danaburnu kapana konur ve üzeri yakalanacak kuşun zarar görmesini engellemek için bir parça kafes teliyle örtülür. Böcek bir iple kapana bağlanarak kafes telleri arasından dışarı kaçması engellenir. Daha sonra tuzak uygun bir sahada yere yerleştirilir ve kuş kapana girdiğinde kapağı kapayacak olan metal çubuk kıvrılarak tuzak kurulur. Kapan yerleştirildikten sonra beklenir. Sonbahar göçmeni olan Kızılsırtlı Örümcek kuşları etle beslenmektedir. Bunun için bir tünek yapılarak çentilmiş et bağlanır. Bu et kurudukça yenisiyle değiştirilir. Atmacacı başına 2,5 mühre hesap edilirse canlı mühre olarak kullanılan Kızılsırtlı Örümcek kuşlarının sayısı 9000 civarındadır. Atmaca avcılığı sonrasında yani Ekim ortasında salındıklarında, normal koşullarda Kenya ve güneyinde kışlayan Kızılsırtlı Örümcek kuşları, göç takviminin değişmesi nedeniyle çoğunlukla Doğu Karadeniz Bölgesinde kışı geçirmek zorunda kalırlar.
Atmacaların yakalanması:
Atmacalar bir güme, bir ağ ve canlı mühre kullanılarak yakalanmaktadır. Gümeler Atmacaların geçit yerleri üzerinde tepe yamaçları ve kıyılardaki çalılıkların arasında yapılmaktadır. Gümeler genellikle Atmacaların gelmesi beklenen kuzey veya kuzeybatı yönünde kurulmaktadır. Gümeler bazen ağaçların üstüne de kurulmaktadır. Gümeler her yıl av mevsimi öncesinde yeniden yapılmaktadır. Hopa çevresinde 6 metre yükseklikteki ağaçlar üzerine kurulan gümeler olduğu bilinmektedir.
Gümeler genellikle “L” şekline giren iki veya üç duvardan oluşmakta ve çevredeki bitkilerden kolaylıkla elde edilebilen yapraklı dallardan yapılmaktadır. Duvarlardan birinin veya ikisinin üzerinde küçük bir aralıktan Atmacalar izlenir. Kenarları 3×3 metre boyundaki çoğunlukla üçgen nadiren de kare şeklindeki ağ, bir gümenin hemen yanında bulunan iki kamış direk arasına gerilmektedir. Ağ gözleri yaklaşık 5×5 cm.dir. Ağın üst ucu Atmacanın hareketi ile, direkten kolayca aşağıya kayarak kuşun üzerini örtecek şekilde gevşek bağlanmaktadır. Atmacacı güme içinde saklanarak yakınlardan bir Atmaca geçmesini beklemekte, yeteri kadar alçaktan bir Atmaca geçtiği fark edildiğinde ise, üzerinde mührenin bulunduğu sopayı gümeden dışarı, ağın gerisine çıkararak, sopayı aşağı yukarı oynatmakta ve mührenin çırpınmasını sağlamaktadır. Bunu gören Atmaca hızla avına doğru kanat kısarak pike yaparken, ağın üzerine kapanması sonucu yakalanmaktadır. Ağa yakalanan Atmaca itina ile alınarak, “Kundak” tabir edilen ve özel olarak yapılan bir bezle sarılarak bağlanmaktadır. Atmacacı evine döndüğünde kundağı çözerek Atmacaya her iki ayağa birer tane, bir tane de beline olmak üzere genellikle üç ip bağlamaktadır. Bel ipi Atmaca tüneğinden düştüğünde düşüşün yumuşatılması ve ayaklarının incinmesinin önlenmesi açısından önemlidir. Bağlanan ipler genelde ince kesilmiş derilerden elde edilmektedir. Ayrıca genellikle ayaklarından birine, bazen her ikisine birer küçük zil takılmaktadır.
İki direk arasına ağ gerilerek kızılsırtlı örümcek kuşu ile atmaca yakalama
Avcılıkta kullanılacak Atmacaların dişileri tercih edilmektedir. Çünkü erkek kuşlar çok saldırgan ve iyi eğitilemedikleri için Bıldırcın avcılığında kullanılamamaktadırlar. Bu nedenle pek makbul olmayan erkek Atmacalar yakalandıklarında hemen salıverilmektedirler.
Evde Atmacalar genellikle tüneklere konmakta, iyi havalarda dışarıya, genellikle sabit olan tüneklere alınmaktadır. Esaretteki Atmacalar, genellikle haşlanmış yumurta akıyla beslenmekte ve bir kuşa günde bir yumurta yeterli olmaktadır. Bunun yanında haftada bir iki kez yeni yakalanmış bir kuş veya yağsız çiğ et verilmektedir. Atmaca yeni yakalandığında önceleri elden beslenmekte, daha sonraları kendi başına yemeyi öğrenmektedirler. Atmacalar Bıldırcın avcılığı sonrasında genelde salıverilmekte, bazen de alıkoyularak saklanmaktadır.
Doğu Karadenizde atmaca yakalama
Atmacacılık ve Yaban Hayatı Yönetimi:
Atmaca ile yapılan Bıldırcın avının, av tüfekleriyle yapılan avcılığının yanında zahmetli ve verimi düşük bir yöntem olduğu görülmektedir. Atmaca ile avcılık eski zamanlarda tüfek alamayan kişiler için oldukça önemli olmuştur. Günümüzde Atmaca ile yapılan avcılık eski bir gelenek olarak varlığını sürdürmektedir. Bir hobi şeklinde sürdürülen bu geleneğin hobi sahipleri açısından önemini küçümsememek gerekir. Bunun için Yaban Hayatı Yönetimince hobi sahiplerinin bu gereksinmelerinin yasal zeminler içinde sürdürülmesinin sağlanması büyük önem arz etmektedir. Kurulacak Atmaca Kulüplerince hobi sahiplerini kurumlaştırarak denetim altında tutulması ile eğitim verilmesi ve Atmacaların Bıldırcın avcılığı sonunda doğaya salınması sayesinde, Atmaca populasyonunda önemli bir değişim söz konusu olmayacaktır.
Yaban Hayatı Yönetimleri hobi sahiplerine verecekleri servisin karşılığında elde edecekleri gelirleri, gündüz yırtıcı kuşlarının korunması, geliştirilmesi, rehabilitasyonu, göç yollarının tayini ve periyodik sayımlarının yapılmasında kullanarak önemli bir görevi yerine getirmiş olacaklardır.