Kandıra ve Yumurta
Hani çocukken birbirimize lakaplar takardık, yeni siber dünyada onun
adı ” Nickname ” oldu ya,
İşte öyle, benim de bir lakabım vardı lise yıllarında ve sonrasında,
hem de uzun bir süre; Lakabım YUMURTA’ydı.
Nereden, nasıl geldi ve üstüme yapıştı bu lakap, onu anlatacağım.
Lise 3’e kadar, okula çok erken başladığım için çok ufaktım, okuduğum
bütün sınıflarda yaklaşık 2 yaş geride olduğum için hep sınıfın
maskotu oluyordum.
Kandıra Lisesi ikinci sınıftayken rahmetli Tarih Öğretmenimiz Yücel
Bey vardı, soy adını anımsamıyorum.
Bir gün sınıfa girdi, tahtada da bir şeyler yazılmış, tabi o zaman
tahta siyah ve tebeşir ile yazıyoruz. Tahtayı öyle görünce, kızdı, ”
Neden temizlemediniz bunu ” falan dedi, sonra da o kadar kişi içinden
” Haluk, kalk tahtayı temizle ” dedi.
Yani sınıfın en küçüğü ben, bir de çömez muamelesi, ben de kalkıp
temizledim, artık nasıl kızdıysam, silerken silgide biriken tebeşir
tozlarını da onun yanında üflemişim herhalde, tozlar ona doğru gitti.
Önce öksürdü falan arkasından döndü bana..
” Nasıl silme oğlum bu, her tarafımı toz içinde bıraktın, manyak mısın
nesin, zaten YUMURTA kadar adamsın ” dedi .
Sınıfta bir kahkaha koptu, ben tabi çok sinirliyim ama sınıf gülünce,
ben de güldüm, biz gülünce Yücel Hoca’da gülmeye başladı.
Neyse, ders bitti ve teneffüse çıktık ama benim lakabım YUMURTA kaldı.
Kandıra’da beni kim görse adımı bilmezleri ama Yumurta olduğumu
bilirlerdi. Senelerce ve hala Kandıra’ya gittiğimde okul arkadaşlarım
beni Yumurta diye çağırır. O kadar bütünleşti ki, o zamanki
arkadaşlarımın hiç birisi Haluk demez oldu Yumurta aşağı, Yumurta
yukarı
İşte benim hayatım boyunca tek bir lakabım oldu, o da sağ olsun
rahmetli Tarih öğretmenim Yücel öğretmenden. Nurlar içinde yatsın.