KIRK YIL ÖNCE KÖYLERİMİZ-1: GELENEK VE GÖRENEKLER…
Hep beraber Ramazan ayından yeni çıktık. Dünyadaki acılı olaylara ve sağlık
endişesiyle evlere kapanmış bir vaziyette olmamıza rağmen Ramazan Bayramını kutluyoruz.
Ne zaman bir bayram kutlasak milletçe hayıflanır, eski bayramları özlemle anarız. Bugün bu
özlem duygusunu yaşayanlar için yazmak istedim üçüncü yazıyı. Aslında otuz yedi yıl önce
yazmıştım da Ramazana veda, bayramı yaşama duygusu yani aynı özlem, beni o yıllara
götürdü. Kendi köyüm ve çevresindeki birkaç köyün konuşma özelliklerini ele aldığım
akademik bir incelemenin giriş kısmına yazdıklarım yâdıma düştü. Köy odaları, dibek dövme,
hoca gezeği, harman ve elbette köy bayramları. Onları paylaşmak istedim bu sitenin
okurlarıyla. Olabildiğince o zamanki cümlelerimi değiştirmeden..
“Köy odaları”nda bilhassa kış geceleri yatsı namazından sonra toplanan erkekler
“yüzük” vb. oyunlar oynamakta, sohbet etmekteydiler. Sonbaharda evlerin önlerinde mısır
soyulur, “mengelez” adı verilen aletle çıkarılan (yumuşatılan) ketenler tokmaklarla önce bir
dövülürdü. Kadınlar öreke, tarak ve çıkrıklarla ip yaparlardı. Köy gecelerini renklendiren en
güzel hadiselerden biri, “dibek dövme” idi. “Dibek taşı”, ortası oyuk küp şeklinde bir taştır.
Bunun içine koyulan önceden haşlanmış buğday, ellerinde “soku” denen tahta balyozlar
bulunan kişiler tarafından dövülürdü. Bu iş sırayla ve bir yandan da türküler söylenerek
yapılırdı. Dibek, çocuklar için sokağa çıkma ve oyun oynama vesilesi idi. İki yuvarlak taşı
döndürerek yapılan bulgur çekme ise halen uygulanan bir usuldür.
Köyün imamı, Ramazan gecelerinde “teneke çalarak” köylüleri sahura kaldırırdı.
Bunun karşılığı olarak hem buğday vb. hediyeler alır hem de iftar için her gece ayrı bir evde
misafir edilirdi. “Hoca gezeği” denen bu güzel an’ane hâlâ devam etmektedir.
Köylerdeki gezici berberler ziraatle uğraşmazlardı. Bir veya birkaç dîvana bağlı 8-10
köye haftada birer gün yaya olarak gider, bu emeğinin karşılığını her evden yılda 2-3 teneke
buğday, mısır vb. şeyler alırdı.
Harman, “düven” adı verilen ve yaklaşık 1×2 metre ebadında, altında keskin çakmak
taşları bulunan, öküz veya mandalarla çekilen bir vasıtayla yapılırdı. Sabahları yığınlardan
indirilip bağları çözülen buğday demetleri harmana serilirdi. Hayvanların serili olan buğdaya
pislememeleri için düvende bir kürek bulundurulurdu. Bazen bir harmanda iki-üç düven
birden dönerdi. Öğlenleri evden getirilen yemek, “çardak” veya “kulübe”nin altında yenirdi.
Kulübe, evin erkeklerinden birinin gece harmanı ve hayvanları beklemesi için “sap”lardan
yapılırdı. İkindi sıraları buğday sapından ayrılınca “tınaz atılırdı”. Yaba ve küreklerle yapılan
bu işten sonra çuvallara doldurulan buğday eve, kafesli bir arabaya doldurulan saman da
samanlığa götürülürdü. Ketenin tohumunun sapından ayrılmasında “yuğu” adlı silindir
kullanılırdı. Ketenler eskiden “imece” usulüyle çırpılırdı. Her gün bir kişininki olmak üzere
sırayla yapılan bu işin bitiminde köyün çocukları harman sahibinin evine kadar koşar,
birinciye mükâfat verilirdi. Bu, ekseriyetle yumurta olurdu. Harman sahibi, kendisine yardım
eden komşularına akşam yemeği verirdi. Bu yardımlaşma bugün harman makineleriyle
yapılan harmanda da devam etmektedir.
Bayramlar yakın köyler arasında hergün bir veya iki köyde olmak üzere sırayla
yapılırdı. Meselâ Kurban Bayramı’nda ilk gün bir köydekiler kurban keser, diğer
köylerdekiler o köye bayram ziyaretine gelirlerdi. Ertesi gün başka bir köyde bayram
yapılırdı. Öğle vakti sofralar köy meydanına çıkarılır, et ve diğer yemeklerin en güzelleri açık
havada büyüklü küçüklü hep beraber yenirdi. Bu an’ane Ramazan Bayramı’nda da vardı.
“Yolcu” denen seyyar atlı bakkallar bayramın yapıldığı köye geldiğinde çocukların bayramı
başlardı. Yaşlılar eski bayramlarda at yarışları ve güreşlerin yapıldığını söylemektedirler.
Değil at yarışı ve güreş, sofra çıkarma ve hatta bayram ziyareti an’aneleri bile artık
kaybolmak üzeredir. İnsanlardaki ekonomik davranma endişesi, onları sosyallikten
uzaklaştırmaktadır.
Bir sonraki yazıda köy evlerimizi ve köy düğünlerini yazacağım…